Deprecated: Assigning the return value of new by reference is deprecated in /home/kafkasevi/public_html/system/database/DB.php on line 83
Kafkasevi.com
Arama

Rus Toplumunun Unutkanlığı: Faşizm Tehdit Ediyor



Dr. Ali Asker


Rusya çok milletli ve çok dinli bir devlet olarak kurulmuştur.
Bizim dinimiz Ortodoks Hıristiyanlığıdır.
V.Putin

İkinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’nın milyonlarca yurttaşı faşizmin kurbanı olmuştur. Fakat bugün Rus toplumunda gittikçe yükselen faşizm endişe verici boyutlara ulaşmaktadır. 
Bu durumun meydana gelmesinin değişik nedenleri vardır. Sosyo-ekonomik sorunlar, siyasi kültür düzeyinin düşüklüğü gibi nedenlerin yanı sıra, ırkçılık bugün siyasi manipülasyon aleti olarak kullanılmaktadır. Başka bir önemli husus ise Rusya’nın karşı karşıya kaldığı “demografik felaket” durumudur. Bir taraftan yabancı düşmanlığı artarken diğer taraftan Rusya’nın yaşaması için insan gücüne olan gereksinim de büyük önem arz etmektedir.

Kapsamı Geniş “Yabancı Düşmanlığı”


11 Aralık 2010’da Moskova’da meydana gelen olaylar Rusya’da “yabancı düşmanlığı” sorununu tekrar gündeme getirdi. Olay “yurttaşlık” kavramı kapsamında incelendiğinde aslında sadece Rusya’ya göç eden göçmenleri kapsamıyor. Bugün Rus milliyetçiliğinde “yabancı düşmanlığı” kavramındaki “yabancı”, Rus olmayan, özellikle Kafkasyalı ve Orta Asyalı Rusya vatandaşlarını da kapsamaktadır. 1990’ların başından itibaren manipüle edilen “Rus milliyetçiliği”, birtakım siyasi güçler ve çıkar grupları tarafından desteklenmektedir. Faşist örgütler on binlerce genci kendi çatısı altında toplamış ve Rusya’nın dört bir tarafına yayılmış durumdadır. Her ne kadar 1990’lardan bu yana faşist örgütlerinin münferit veya toplu eylemleri yaşanmışsa da, hiçbirisi 11 Aralık 2010’da meydana gelen “gösteriden” daha korkunç olmamıştır. Faşist örgütler, Manej meydanına yaklaşık altı bin kişiyi “Rusya Ruslarındır” sloganı, küfürler ve ölüm tehditleriyle kısa süre içinde faşist örgütlerine mensup olan ve olmayan onbinlerce kişiyi seferber etmiştir.
2005 yılından itibaren Rus milliyetçilerinin düzenlendikleri “Rus Marşı” gösterileri sırasında güvenlik güçleri ve organizatörler arasında pazarlık yapılarak gösterinin olaysız atlatılmasına çalışılmaktadır. “Slav İttifakı” adlı Neonazi örgütünün faaliyetinin yasaklanmasına rağmen bu örgüt açık şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu örgüt tarafından binlerle genç spor salonlarında eğitilmektedir. “Yasa Dışı Göç Aleyhinde Hareket”, “Vatan Rus Cemaatleri Kongresi” gibi örgütler etnik ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı propagandası yapmaktadırlar.
Bugün etnik ayrımcılık yapan faşist örgütleri sadece “göçmenlere” ve “gayri Ruslara” karşı mücadele etmekle yetinmemekte olup hükümeti de tehdit etmektedirler. “Yasa Dışı Göç Aleyhinde Hareket” örgütü mensuplarından Anton Susov’a göre bu olayların göç politikası dolayısıyla devlete, memurların ihanetine ve ekonomik sorunlara karşı halkın duyduğu bir öfke patlamasıdır. Susov’a göre Putin iki yoldan birisini seçmelidir: Komünizm yıkıldığı zaman ya Polonya’da olduğu gibi hakimiyeti devretmeli ya da Romanya seçeneğini (1989’da dönemin cumhurbaşkanı Nikolay çavuşesku’nun kurşuna dizilmesi) tercih etmelidir. Yine son olaylarda aktif rol almış ırkçı örgüt “Slav İttifakı” mensuplarından Vladimir Maksimov’a göre Rusya’daki bugünkü durum 1930’larda Almanya’nın yaşadığı durumun aynısıdır: “Hitler iyi bir politikacı ve yöneticiydi. Bizim için iktidarda böyle birisinin bulunması lazım.” Bu söylemlerin bir tehdit boyutunun ne kadar etkin olup olmadığı tartışılsa da aşırı sağ örgütlerin son dönemde Rusya’da ne kadar cesaretlendiğini göstermektedir.

Bir Siyasal Araç Olarak Faşist örgütler

11 Aralık olayları Moskova hükümeti için beklenmedik değildi. Bu olaylardan iki-üç gün önce ırkçı örgütler tehditlerde bulunmuşlardır. “Yasa Dışı Göç Aleyhinde Hareket”in eski liderlerinden Aleksandr Belov neredeyse silahlı saldırı çağrısı yapmıştır. Olaylar sırasında şehrin değişik yerlerinde bu örgütler tarafından Rus olmayan kişilere karşı saldırı ve şiddet uygulanmıştır. Olaylar sırasında tutuklanmış 65 “gösterici” serbest bırakıldı. Gözaltına alınmış kişiler arasında olayları provoke eden hiçbir kişinin bulunmadığı gerekçesiyle polis bu şahısları serbest bırakmış, olayları provoke edenleri video kayıtlarının yardımıyla tespit edeceklerini açıklamıştır.
Olaylardan bugüne dek geçen süre zarfında ırkçı örgütlere mensup yaklaşık iki bin kişi yakalanmıştır. Devlet Başkanı Medvedev Manej meydanındaki olaylarda eli olan herkesin cezalandırılacağını sert bir dille ifade ederken Rusya Başbakanı V.Putin uzun süre suskun kalmıştır. Putin sadece 16 Aralık’ta televizyondaki geleneksel soru-cevap programında sessizliğini bozdu. Putin Moskova’ya göçü sınırlayacak önlemlerin alınacağını söyledi. Bu zaten milliyetçi örgütlerin esas taleplerinden birisidir. Ayrıca Rusya başbakanı 6 Aralık’ta öldürülmüş Yegor Sviridov’un mezarını ziyaret etti. Putin’in Sviridov’un mezarına çiçek bırakması, saygı duruşunda durması, ırkçılar tarafından rastgele öldürülen mağdurlarla ilgili hiçbir şey söylememesi ırkçıların Kremlin tarafından himaye edildiğine dair yorumları daha da artırmıştır.
İktidar yanlısı gençlik örgütü “Naşi“ (Bizimkiler) 2000-2008 yıllarında Putin’in Devlet Başkanlığı döneminde örgütlendikleri, holigan futbol taraftarlarını kendi sıralarına çektikleri, siyasi çevrelerde “ölçülü milletçilik” olarak adlandırılan faaliyetlerle uğraştıkları bilinmektedir.
2004 yılında örgütlenmiş dazlak örgütü “Russkiy Obraz”ın da “yüksek amaçlarla” kurulduğu, başka bir ırkçı örgüt olan “Slav Birliği”nin Başkanı Dmitriy Demuşkin tarafından iddia edilmektedir.
Milliyetçiliğin yükselişe geçtiği bir dönemde, bunu bir siyasi manipülasyon aracı olarak kullanılması kaçınılmazdır. Milliyetçilik söylemleri geliştirilirken ırkçı örgütler de kontrol altında tutularak himaye edilmektedir Diğer yandan bu gelişmeler Medvedev’in modernizasyon politikasının “anlamsız olduğunu ortaya koymak” amacıyla manipüle edilmektedir. Son olaylarda “haddini aştıkları” için belki bu örgütlere bir ölçüde çeki düzen verilecektir. Fakat yakın vadede milliyetçi örgütlerin ve teşkilatların Rusya’da kol gezeceklerini söylemek abartı olmayacaktır.

“Keskin sirke küpüne zarar verir”


Rusya’da gittikçe yükselen bir faşizm söz konusudur. “Levada-Tsentr” analitik araştırmalar merkezinin yaptığı bir kamuoyu yoklamasına göre 2010’da “yabancı düşmanlığı”ndan yana olanların %11’den %19’a yükselmiş, bu duyguyu daha az hissedenlerin oranı ise %86’dan %77’e dek azalmıştır. Bu kamuoyu yoklaması Manej Meydanı olaylarından üç ay önce yapılmıştır. Son kamuoyu yoklamalarının birinde ankete katılan Rusların %55’i “Rusya Ruslarındır” sloganını desteklediklerini ifade etmişler. Manej meydanındaki olaylarla ilgili “Vesti-24” devlet radyosundaki programa katılan dinleyicilerin neredeyse tümü ırkçı örgütlerin girişimini desteklediklerini ifade etmişlerdir. Rusya'nın farklı kentlerinde de ırkçı grupların saldırısına uğrayan eski Sovyet ülkelerinden onlarca göçmen hastaneye kaldırılmıştır. Rusya insan hakları örgütü Sova'nın verilerine göre yılbaşından bu yana etnik nefrete dayalı çıkan 350'inin üzerinde olayda 36 kişi yaşamını yitirmiştir.

Faşist örgütlerinin faaliyeti ülkenin her tarafına yayılırken örgüt mensuplarının yaş sınırı da iyice aşağı düşmektedir. Rusya’nın ileri karakolu sayılan, çok sayıda asker ve emekli asker ailelerinin yaşadığı Kaliningrad şehrinde bir grup öğrenci yakalanmıştır. öğrenciler İkinci Dünya Savaşında Kaliningrad muharebesinde hayatlarını kaybetmiş 1200 Rus askerinin hatıra anıtı üzerine gamalı haç çekmişler. Manej olaylarının ardından Rusya’nın resmi devlet televizyonu Rossiya, Voronej kenti yakınlarında ormanda kurulan dazlak kampının görüntüleri yayınlanmıştır. Televizyon muhabiri kampa gözleri kapalı halde getirilmiş, dazlaklar nasıl “düşmanlarını” öldürdüğünü hiç endişe duymadan uygulamalı olarak göstermişlerdir.
Manej olayları yeni örgütlenmelerin meydana gelmesine yol açmıştır. “11 Aralık Hareketi” adlı bir örgüt oluşturulmuştur. örgütün Manifestosunda hareketin amacı “Rus halkını Rus karşıtı yönetimin zulmünden kurtarmak” olarak ifade edilmiştir. Başka bir amacının da Slav nüfusun çoğunlukta olduğu kentlerden Orta Asya ve Kafkasya kökenlilerin kovulmasıdır. Rusya’nın birçok kentinde milliyetçi kesimlerin “Aralıkçıları” destekleyen gösterileri yapılmıştır.
Bir zamanlar Rusya’daki etnik faşizmi besleyenler, yetiştirenler bugün onun acı, belki de zehirli meyvelerini yemek zorunda kalabilirler. Yakın ve orta dönemde bu gereksinim daha da artacaktır. Rusya’da toplumsal yaşamın neredeyse tüm alanları kriz ortamına girmiş durumdadır. Memurların keyfi davranışları, rüşvet ve yolsuzluk, alkol, uyuşturucu, aile müessesesinin maruz kaldığı yıkıcı tahribatlar faşizmin yayılması için olumlu ortam oluşturmaktadır. Bu zamana dek alkol tüketimine karşı alınan önlemlerden hiçbir olumlu sonuç sağlanamamıştır. Uyuşturucu bağımlılığı Rusya’nın sosyoekonomik yapısını önemli ölçüde tehdit etmektedir. Bugün itibariyle uyuşturucu kullanımı nedeniyle Rusya’nın uğradığı zararın miktarı yılda 2 trilyon Ruble’dir. Rusya Federasyonu Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 1996 yılından itibaren uyuşturucu kullanımı 20 kat artmıştır. Bugün Rusya’da resmi kayıtlı uyuşturucu bağımlısı sayısı 538 bin’dir. Kayıtlı olmayan uyuşturucu bağımlılarının sayısı bundan 3 defa fazladır.
Rusya bugün insan gücüne gereksinim duymaktadır. 20. Yüzyılın başlarındaki devrim terörü, Stalin’in tasfiye politikaları, iki dünya savaşı, yukarıda zikredilen sağlık sorunları ve doğum oranındaki düşüş ülkeyi demografik felaketle karşı karşıya bırakmıştır. Rusya gibi büyük bir ülkenin dışarıdan göç almadan kalkınması imkansızdır.
Bugün Rusya’nın rasyonel bir göç politikasına ihtiyacı vardır. BM raporuna göre Rusya’nın nüfusu 142 milyondur. Bu nüfus 2025’de 125 bine, 21. yüzyılın ortalarında ise 100 milyona düşecektir. Eski Sovyet cumhuriyetlerindeki ekonomik zorluklar sonucunda Rusya’ya giden göçmen sayısı azımsanmayacak kadardır. Son on beş yılda Rusya’nın nüfusunda 25 bin kişilik küçük bir artış yaşanmıştır. Bu da 330 bin göçmenin vatandaşlık alması sayesinde sağlanmıştır. Fakat ırkçı saldırılar önlenmezse bu göçlerin sayı gittikçe azalacaktır.

Başka bir önemli husus ise, baskıya maruz bırakılan etnik kimliklerin karşı tepkileridir. Manej olayları Kafkasya kökenlilerin de kısa sürede organize olmak gücünde olduklarını gösterdi. Provokasyonlara uyulmaması yönünde azınlıkların diaspora teşkilatlarının ve dini liderlerin açıklamaları bir yere kadar etkin olabilir. Diğer taraftan Rusya’nın Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinde olduğu gibi “yerel krallara” sınırsız güç vermekle, federal bütçeden para akıtmakla toplum bir yere kadar kontrol altında tutulabilir. Etnik temelli bir öfke patlaması sadece merkezin beslediği “yerel kralları” değil, federal yönetimin de feleğini şaşırtabilir.
(www.21yyte.org/tr)







Yorumlar
Henüz yorum eklenmemiş. Yorum eklemek için tıklayın.