Arama

Camagat’ın En Öndeki İsmi Anlatıyor -1-
ANZOR ASTEMİROV: “DİNİ SEKTÖR HALİNE GETİRENLERE TABİ OLMADIK, GÜVENLİK GÜÇLERİNİ ÜZERİMİZE SALDILAR”

Kabartay Balkar Cumhuriyeti'nde gençlere dini eğitim vermek amacıyla organize olmuş Camagat isimli sivil toplum örgütü üyeleri, 13 Ekim 2005 tarihinde Başkent Nalçik'e, devlet istihbarat ve güvenlik güçleri ofislerini hedef alır biçimde geniş çaplı bir baskın düzenledi.
Neredeyse 24 saat süren çatışmalarda Nalçik savaş meydanına dönerken, 130'un üzerinde insan hayatını kaybetti.

Baskın, bölgeyi yakından takip eden herkesi çok şaşırttı.

çünkü, kimse Camagat'ın bu şekilde bir çıkış yapmasını beklemediği gibi, bu çapta bir silahlı insan gücüne sahip olduğunu da bilmiyordu.

***

Anzor Astemirov Camagat'ın önde gelen üç isminden birisi (diğer ikisi, Kabartay kökenli Musa Mukojev ve yine bir Kabartay olan Resul Kudayev).

Astemirov, 1976 Ukrayna doğumlu bir Kabartay.Suudi Arabistan'da Riyad üniversitesi'nde sürdürdüğü dini tahsilini, okulunu bitirmeye bir buçuk yıl kala pasaportunun iptal edilmesi sebebiyle yarım bırakmak zorunda kalmış. ülkesine dönerek burada faaliyetlere girişen Anzor Astemirov, 90'lı yılların ikinci yarısında arkadaşı Musa Mukojev'le birlikte Nalçik'te İslam Merkezi'ni kurmuş. O tarihten bu yana sadece eğitim faaliyetleriyle uğraşan Anzor Astemirov evli ve 1 çocuk babası.

***

Yapılan resmi açıklamalarla Nalçik saldırısının baş sorumlusu ilan edilen Anzor Astemirov'a ulaşmayı başardık ve geniş bir mülakat gerçekleştirdik.

Bugünden itibaren yayınlayacağımız ve üç gün sürecek röportajı takip edenler odaktaki grup Camagat'ı daha iyi tanırken, Nalçik saldırısını da gelişmiş veriler ışığında daha sağlıklı değerlendirme imkanına kavuşabilecek.

Sözü fazla uzatmadan sizleri Anzor Astemirov mülakatıyla baş başa bırakıyoruz.

 
Erol Karayel

 Hacı Bayram Bolat

 
*******

- Anzor, konuya en baştan, yani Camagat'ı oluşturan süreci ele alarak girelim istersen. Camagat'a giden yolun başlangıç noktası neresi?

 

- öncelikle sizlere teşekkür ederim. Sovyetlerin yıkılmasından sonra 1991-92 yıllarında Türkiye, Suriye ve ürdün'den gelen bazı dindar insanlar din ile ilk alakamızı kurdular. Bu müslümanlar, bizim tanıdığımız ve alıştığımız Sovyet tipinin tamamen dışında insanlardı. Bunlar, Suriye'den Abdulvahap, ürdünden Şavki, Türkiye'den Abdulbaki... gibi bazı isimlerdi. Bu insanlar burada din eğitimi veren bir medrese açtılar. 150 genç aldılar eğitim için. Biz İslamın sıcak yüzüyle ilk orada tanıştık. Yıl 1992'ydi. Burada 1 yıl ders aldık. Kur'an okuyor, Arapça öğreniyorduk. Açılan cami ve mescitler halka sevinç veriyordu. Büyük bir coşku yaşıyorduk. Cuma günleri köylere, köy mescitlerine, okullara gidiyor, insanlara bildiğimiz kadarıyla İslam dinini anlatıyorduk. Dinle temasa geçmemizin başlangıç noktası burası olmuştur.

 

- Peki Camagat adı altındaki bu tüzel kimlik nasıl oluştu?

 

- Yukarıda anlattığım süreçten sonra bizler ve diğer öğrencilerin bir kısmı Türkiye, Mısır, Suriye, ürdün, Libya ve S. Arabistan gibi bazı islam ülkelerine okumaya gittiler. Okurken ve okuduktan sonra ülkelerine döndüklerinde Kabartay Balkar Cumhuriyeti'nde, kendilerine perspektif verecek bir dini önderliğin olmadığını fark ettiler.

Kabartay Balkar'daki mevcut dini idarenin kökü ta Katerina dönemine dayanır. Bu ekolün halka sunduğu ve sunabileceği hiçbir perspektif yoktur. Bu ekoldeki dini idarelerin tamamı insanları din adı altında kontrol etmek için kurulmuştur. Nitekim bu dini idarede insanlara hiçbir şey vermedi ve zerre kadar da başarılı olamadı. çünkü buralarda görev alanların ne doğru dürüst bir eğitimi, ne de kendi gayretleriyle edindikleri bir bilgileri vardı. Bu birinci husus...

İkinci bir husus, bu eğitimsiz ve bilgisiz adamlar işi iyice paraya dökmüşlerdi. Cenazeden de, nikahtan da; yani ölüden de, diriden de her şeyden para alıyorlardı. Bunu bir sektör haline getirmişlerdi.

üçüncüsü, bu müftülerin okumuş görünenleri ise KGB'nin seçerek Semerkant'ta eğittiği insanlardı ve gizli servisle, yani KGB (sonra FSB)'yle, içli dışlı çalışıyorlardı.

Dördüncü husus, "din idaresi şu iyi işi yaptı" diyebileceğimiz bir tane numunelik icraatları bile olmuyordu ki azıcık hüsn-ü zan edebilelim. üstüne üstlük açılan ve bizim ilk öğrencileri olduğumuz dini medrese ve enstitü de onlar yüzünden kapanmıştı.

 

- Peki müftülük ne yapmaya çalışıyordu sizce?

 

- Siz de biliyorsunuz, Rusya laik bir devlettir. Ama bu müftüler ortaya çıkıp vatandaşa "biz devletiz" diyorlardı. Farklı düşüneni, kendilerine tabi olmayanı hemen muhalif ve düşman ilan ediyorlardı. Halbuki bizim ülkemizde dini idare dediğiniz yerler hukuken bir dernek statüsündedir. Devletle hiç bir alakası da yoktur. Mesela Tataristan'da iki tane dini idare var ve ikisi de ayrı ayrı aktiftir. çünkü bunların başındakileri devlet atamıyor. Devlet atasa bir tanesini atardı. Ama halkın desteği ile inisiyatif kazandıkları için orada iki dini idare ortaya çıkmıştır ve ikisi de işlerine bakmaktadır.

Bu dini idareye çöreklenenler devletin sadece kendilerini muhatap alması için, kendileri dışında inisiyatif kazanma durumunda olanları gözden düşürmek maksadıyla, çeşitli isnatlarla güvenlik birimlerine ispiyonlamaya başladılar.

 

- Neler söylüyorlardı peki?

 

- Kendilerini kayıtsız şartsız desteklemeyenleri, yanlışlarına katılmayanları Vehhabi, ekstremist, terörist ilan edip polise gammazlıyorlardı.

 

- Polis ciddiye alıyor muydu bu ispiyonajları?

 

- Maalesef alıyordu. İlk önemli olay, Musa Mukojev ve benim 2001 yılında dini idarenin gammazlamasıyla tutuklanarak 3 ay sorgusuz sualsiz Piyatigorsk'daki meşhur Bela Lebed Cezaevi'ne hapsedilmemiz oldu. Orada çok kötü şartlarda tam üç ay yattık. Psikolojimizi bozmak için ellerinden geleni yaptılar. Sonunda yargılandık ve hiçbir suç bulamayarak ikimizi de serbest bırakmak zorunda kaldılar. Bizi polise, KGB'ye, güvenlik güçlerine jurnalleyen Kabartay Balkar müftüsü Pşihaçe Şef'i oldu hep. Şef'i, Vehhabi diye suçladıklarını çarşaf çarşaf listeler haline getirip bu güvenlik birimlerine verdi. Polisi peşimize taktı. Bu Vehhabi lafını o kadar çok kullandılar ve deforme ettiler ki, şimdi artık etkisini yitirdiği için olmalı Stalin dönemindeki söylemlere sarılarak sevmediklerini "halk düşmanı" ilan etmeye başladılar.

 

- Peki bütün bunlara karşı siz ne yaptınız?

 

- Dediğim gibi, ciddi bir dini önderlik boşluğu vardı ve biz bunu yakınen hissediyorduk. İşte böyle bir ortamda, 1995'de Musa Mukojev ile birlikte Nalçik'te "İslam Merkezi"ni kurduk.

 

- Camagat ismini kullanmanız da bu yıla mı tekabül ediyor?

 
- Hayır Camagat ismiyle anılmamız 1998 yılından itibarendir.
 

- Peki Karaçay çerkes'deki Karaçay milli hareketi Camagat'la bir ilişkiniz var mı?

 
- Hayır hiçbir ilişkimiz yok. Sadece isimlerimiz benziyor.
 

- Mensuplarınız ağırlıklı olarak hangi milletlerden?

 

- Aramızda az sayıda da olsa Kafkasya'daki bütün milletlerden insanlar var ama ağırlık Kabartay ve Balkarlar'da.

 

- Anzor, bu kurduğunuz İslam Merkezi'nde neler yaptınız? Hedefiniz neydi?

 

- Başlangıçta Arap ülkelerinden gelen eğitmenler temel konularda din dersleri verdiler, Kur'an dilini öğrettiler. Hedefimiz tekti: gençleri eğitmek ve yetiştirmek. Kısa zamanda halkla bütünleştik. çalışmalarımıza büyük teveccüh gösterildi. Gençlere dersler veriliyor, eğitim kampları yapılıyor, köy ziyaretlerinde bulunuluyordu. Rusya'nın en önde gelen aydınları, entelektüelleri, fikir adamları merkezimize geliyor, geniş kalabalıklara konferanslar veriyorlardı. Yoğun bir aktivasyonumuz vardı ve her şeyimiz şeffaftı. Gizli-saklı, gayr-ı meşru hiçbir işimiz yoktu. Sadece bilgi sahibi ve sağlıklı düşünen gençler yetiştirmeyi hedeflemiştik. Geçen zamanla birlikte bu hedefimize ulaşmaya başladık. Burada eğitim alan gençlerde bir düşünce sistematiği oluştu ve konulara daha farklı bakmaya başladılar. Sovyetlerden miras içme kültüründen uzak düşen bu gençler, düşünen, derdi olan birer insan haline gelmişlerdi. Kendilerini derslerle sınırlamadılar. Toplumun içine girdiler ve öğrendiklerini diğer insanlarla paylaştılar. Kısaca, gençlerin, sorunları, talepleri, idealleri ve hayatları değişmişti.

Tabii bu aktif yaşam birilerinin gözünden kaçmadı. Sokaklarda İslami kisve taşıyan insanlar, yani sakalı olan, başı örtülü hanım sayısı hızla artmıştı. Cuma günleri camiden 500-1000 kişilik cemaatler çıkmaya başladı ve tabii bütün bunlar oldukça dikkat çekti. Hızlı bir toplumsal değişim yaşanıyordu. O günkü atmosferin iyi anlaşılabilmesi için bu arada yanı başımızdaki savaşın da bütün hızıyla devam ettiğini hatırlatmalıyım. Gözlemciler bütün bu olayları birbirine bağlayarak sosyolojik açıklamalar getirmeye çalışıyorlardı.

2002 veya 2003 te olacak, Rus gazetelerinden birisi şöyle bir başlık atmıştı: "Kabartay Balkar Cumhuriyeti(KBC)'nde sessiz bir devrim olabilir".

Bu, değişimin dikkat çektiğini, yakından takip edildiğimizi gösteriyordu. Ardından Moskova'dan şarkiyatçılar, siyaset bilimciler geldiler ülkemize. KBC'ndeki bu sosyal gelişmeyi yakından incelediler. Değişimin unsurlarını, dinamiklerini tespit etmeye çalıştılar. Araştırmalar sonucunda, "KBC'de extremizm, aşırılık yok; sağlıklı bir cemaat yapısı var" diye raporlar, haberler yayınladılar. Allah'a şükür tertemizdik ve bunu tespit eden de bizzat Rus gazeteciler ve araştırmacılardı.

YARIN: BASKILAR BAŞLIYOR...

Sizde yorumunuzu eklemek için tıklayın.
Yorumlar
Tüm yorumları görüntülemek için tıklayın.
Molla İbrahim - Nalchik
20 / 11
Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum !