Deprecated: Assigning the return value of new by reference is deprecated in /home/kafkasevi/public_html/system/database/DB.php on line 83
Kafkasevi.com
Arama

Mehmed Zahid Kevseri
çerkes din bilgini, eğitimci, toplum adamı ve yazar. Guser adlı bir Adıge ailesindendir. Babasının adı Hasan Hilmi’dir. 1880 yılında Düzce'ye bağlı çalıcuma köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Düzce’de yaptıktan sonra İstanbul'a giderek Dâr'ülhadis Medresesi’ne yerleşti ve Fatih dersiâmlarından Eğinli İbrahim Hakkı Efendi ve Alasonyalı Ali Zeynelabidin Efendilerden dini ve arabi ilimler okuyarak icazet ve diploma aldı.
1907 yılında yapılan imtihanı ka­zanarak ders vekili oldu. Dağıstanlı Mustafa Azmi Efendi, Ahıskalı Ahmed Esad Efendi ve Tosyalı İsmail Zühdü Efendi'lerden kurulu bir heyet huzurunda dersiâmlik imtihanını kazandı. Bir süre Fatih Camii’nde müderrislik yaparak 1913'de İstanbul Müderrisliği rütbesine ulaştı. Bu süre içinde Dârüşşafakâ’da da Arapça dersleri veriyordu. Dâr'ülfünun’da (İstanbul üniversitesi) fıkıh ve fıkıh tarihi (İslam Hukuku ve Hukuk Tarihi) okutmak için açılan imtihanı kazanmış olmasına karşın İttihad ve Terakki hükümeti'nin  haksız bir tasarrufuyla buraya ataması yapılmadı ve bu sırada Kastamonu’da açılan yeni bir med­reseyi faaliyete geçirmekle görevlendirildi. üç yıl sonra istifa ederek İstanbul'a döndü. Dârüşşafaka Medresesi’ne, bir ay kadar sonra da Medresetü’l Mütehassısîn'e müderris olarak atandı. Ders Vekaleti Meclisıne üye seçildi.
1922 yılı sonunda Mısır’a giderek Kahire'deki Câmiü’l ­Ezher'de (Ezher Medresesinde) ders vermek ve eserlerini yazmakla meşgul oldu. 1922'de ve 1928'de Suriye'ye giderek Şam’da bir süre kaldı. Ailesini de getirterek Kahire'ye yerleştikten sonra Mısır Devlet Arşiv'inde bulunan Türkçe belgeleri Arapça’ya çevirerek ve ders vererek geçimini sağladı. Adigece, Türkçe, Arapça ve Farsça’yı iyi biliyordu. 1952 yılında Kahire'de öldü.
Muhammed Zâhid'in Türkiye'de iken yazdığı yirmiden fazla eserinden sadece dört tanesi basılabilmiştir. Bunların biri Farsça, biri Türkçe, ikisi Arapça’dır. Mısır ve Suriye'de bulunduğu yıllarda yazdığı otuzdan fazla eserin ise çoğu basılmıştır. Hadis, fıkıh, fıkıh usulü ve İslam bilginlerinin yaşamını anlatan elliden fazla esere de uzun önsözler, notlar ve açıklamalar yazmıştır. "Mecelletü'l İslâm" gibi dini ve ilmi dergilerde çıkan makalelerinden 106 tanesi Ahmed Hayri adlı bir Mısır'lı yazar tarafından derlenerek ölümünden bir yıl sonra Kahire'de "Mâkalâtü'l-Kevserî" (Kevseri’nin Ma­kaleleri) adıyla yayınlanmıştır. Vehhabiliği reddeden "Es­seyfü's-sakîl" adlı kitabı ile "El-işfâk alâ ahkâmit-talâk", "Hüsnü't tekâdî", İmam-ı Âzam Ebu Hanife'yi savunan "Te'nibü'l hatib" adlı kitapları Mısır'da basılmış olup önemli eserleri arasında sayılmaktadır. Mısır'daki İslam eserleri ko­nusunda Mısır'lı yazar Hasan Kasem tarafından yayınlanan "El mezarâtu'l-İslâmiyye vel âsârü'l -Arabiyye fi Masr vel Ka­hire" (1942) adlı eserde de Muhammed Zahid'in Mısır çerkes Memlûkları ve onlardan kalan eserlerle ilgili 130 sayfalık bir araştırması bulunmaktadır. (S. 284-414). 1912 yılında İstanbul'da basılmış bulunan "İrgâmü'l -Merid" adlı eseri son yıllarda İhlas Vakfı tarafından yeniden yayınlanmıştır.
_______________________________
Kaynak:
Sefer Ersin Berzeg, Kafkas Diasporasında Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü, Samsun-1995
2. YAZI
DüZCELİ MUHAMMED ZAHİD KEVSERİ KİMDİR?
Son dönem Osmanlı âlimlerinden olan M. Zâhİd Kevserî 1863 yılında Kafkasya'dan göç ederek Düzce'ye yerleşen bir aileye mensuptur. İlmiye sınıfına müntesip olan babası Hacı Hasan Efendi kendi ismiyle anılan köyün (bugünkü çalıcuma) M. Zahid Kevserikurucusudur. Kevserî 1879 yılında bu köyde doğmuş, İlk öğrenimini babasından almış, ibtidâiye ve Rüşdiye tahsilini Düzce'de tamamlamıştır. Yüksek öğrenimini 1893 yılında geldiği İstanbul'da değişik medrese ve ders halkalarında 1904 yılında tamamlamış, iki yıl kadar sonra müderrislik İmtihanını vererek ders-i âm sıfatıyla Fâtih Câmü'nde ders vermeye başlamıştır.

1913 yılında İstanbul Müderrisliği unvanını almış, bu arada medreselerin ıslahı için kurulan bîr komisyonda etkin rol oynamıştır. Yeni tanzim edilen medreselerde hocalığa başlamış, 1914 tarihinden sonra kendi isteği üzerine Kastamonu'da yeni kurulmakta olan bir medreseye tayin edilmiştir ve bir süre bu görevde kalmıştır.
Yaklaşık üç yıl sonra I9!7'de İstanbul'a dönmüş, kısa bir süre Dâruşşafaka'da dersler vermiş, daha sonra Medresetü'l-Mütehassisîn'de hocalık görevine atanmıştır ve bu İkinci görevine istinaden medreselerin idaresinden sorumlu bulunan Şeyhülislâmlık Ders Vekâleti Meclisi üyeliğine getirilmiştir. Daha sonra bir süre Şeyhülislâm Ders Vekili sıfatıyla, anılan meclisin başkanlığını yürütmüştür. Azlini müteakip 1922 yılına değin Ders Vekâ-eti Meclisi üyeliği ve Medresetü'l-Mütehassİsîn hocalığı görevlerini sürdürmüştür. Bu tarihte Türkiye'den ayrılmış ve Mısır'a gitmiştir. 1923 ve 1928 yıllarında İki kez Şam'a gitmiş ve birer yılı aşkın bir süre burada kalmıştır.

Kahire'ye yerleşmesinde burada bulunan ilmi atmosferin canlılığı önemli bir etken olmuştur. İkinci Şam dönüşünden bir yıl sonra Mısır Devlet Arşivleri'inde (Dâru'l-Mahfûzâti'l-Mısriyye) mütercim olarak göreve başlamıştır.
Kevserî Kahire'de bulunduğu süre İçerisinde 1952 yılında vefatına dek ilim dünyasıyla sıkı bîr ilişki içerisinde olmuş, birçok öğrenci yetiştirmiş, yayınladığı eserlerle İlim ve fikir çevrelerinde önemli bir etki icra etmiştir. İrili ufaklı pek çok kitapçık ve makaleleri yanında çok sayıda nadîde eserin tahkik ve yayınlanması aracılığıyla ilim dünyasına önemli katkılarda bulunmuştur. Geleneksel İslâmî ilimlerin hemen her alanına gösterdiği İlgi ve vukûfiyeti, eleştirel bakış açısı, görüşlerini paylaşan veya muhalif olan, dönemin İleri gelen pek çok ilim adamı tarafından teslim edilmiş oları Zâhid Kevserî'nin ilim dünyasıyla olan münasebeti oldukça geniş bir coğrafyayı içine alır.Kevserî'nin düşünceleri kaleme aldığı çok sayıda eser ve ileri gelen öğrencileri sayesinde yayılmış ve ilmi değerini hala korumaktadır. Eserlerine yapılan atıflar, düşüncelerini konu alan çok sayıdaki makale, yüksek lisans ve doktora tezleri bunu açıkça göstermektedir.

____________________________________
Kaynak:
Akra radyo.com
3. YAZI
Mehmed Zahid Kevserî
Son dönem Osmanlı alimlerindendir. Kafkasya’dan göç edip Düzce’ye yerleşen bir aileye mensuptur. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra muhtelif medreselerde müderrislik yapmış ve Şeyhülislamın ders vekilliğine kadar yükselmiştir. M.Z. KevseriZamanının büyük bir bölümünü ilme adamış, çok sayıda talebe yetiştirdiği gibi bir çok eser de kaleme almıştır. Dinde reform adı altında yapılan saldırılara karşı makale yazmak suretiyle cevap vermeye çalışmıştır. Risale-i Nur’un neşir zamanlarında Mısır’da bulunmaktadır. Bediüzzaman’ın, eserlerinin korunması ve Arapça’ya tercüme edilmeleri hususunda vekalet verdiği kişiler arasında ismi zikredilmiştir.

Mehmed Zahid, 1879 yılında Düzce’nin Hacı Hasan Efendi (çalıcuma) köyünde doğdu. Köy, adını alim bir zat olan ve Kafkasya’dan göç edip buraya yerleşen babası Hüseyin Efendiden aldı. Hüseyin Efendi buraya göç edip medrese açtı ve talebe yetiştirmeye başladı. Yöre halkı tarafından da ilim ve şahsiyetine hürmeten köylerine adı verildi ve bundan sonra köy bu isimle anılmaya başlandı.

Mehmed Zahid ilk eğitimine Düzce’de başladı. İlk derslerini babasından aldı. Düzce’de bulunan iptidaiye ve rüşdiye mekteplerinde okudu. Mehmed Nazım Efendiden tarih, coğrafya ve matematik derslerini aldı. Buradaki eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gitti. Fatih Camii Medresesine giderek burada eğitime başladı. Eğinli İbrahim Hakkı Efendinin derslerini takip ederek medrese eğitimini sürdürdü. Bunun dışında Alasonyalı Ali Zeynelabidin Efendiden ders aldı. Ders aldığı hocalarından biri de Kastamonulu Şeyh Hüseyin Efendidir.

Medrese eğitimini tamamlayan Mehmed Zahid Efendi, 1907 yılından itibaren Fatih Camiinde müderrislik yapmaya başladı. Bu görevini Birinci Dünya Savaşının başlamasına kadar sürdürdü. Medreselerde eğitim verirken belagat, mantık ve aruz derslerini okuttu. Bu sıralarda Kastamonu’da yeni bir medrese açıldı. Yeni medreseyi faaliyete geçirme görevi kendisine tevdi edildi. Bu yeni görevi için Kastamonu’ya giderek çalışmaya başladı. üç yıl kadar hizmet gördükten sonra tekrar İstanbul’a geri döndü.

Mehmed Zahid Efendi İstanbul’a geldikten sonra yeni görevlerde bulundu. İlk önce Darüşşafaka’da müderrislik yaptı. Kısa bir süre sonra alanında uzman yetiştiren Medresetü’l-Mütehassisin’de müderrislik yapmaya devam etti. Bu görevlerinin dışında Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin ders vekilliğinde de bulundu. Bayezid Medresesinde Şeyhülislamlar tarafından ders verilirdi. Şeyhülislamların ders vekilleri ise yüksek dereceli müderrisler arasından seçilir ve vekaleten ders okuturlardı. Bu aynı zamanda bir unvan ve memuriyete de tekabül etmekte olup, Osmanlının son zamanlarına kadar devam etti. Ayrıca Meşihat Müsteşarlığı görevinde de bulundu.

Mehmed Zahid Efendi, 1922 yılında İstanbul’dan ayrılarak Mısır’a göçtü. önce Kahire’ye yerleştiyse de kısa bir zaman sonra Şam’a gitti. Bir süre Şam’da kaldıktan tekrar Kahire’ye döndü. Bu ikinci gelişten sonra ailesini de yanına alarak Kahire’ye yerleşti. Burada da talebe yetiştirmeye ve ilim irfanla uğraşmaya devam ederek Mısır’ın önemli alimleri arasında yer aldı.

Mehmed Zahid Efendi, zamanının önemli bir kısmını ilme hasretti. Başta hadis, fıkıh, tefsir olmak üzere muhtelif ilimlerle uğraşarak değerli hizmetlerde bulundu. çok sayıda talebe yetiştirdiği gibi bir çok eser de yazdı. Türkiye’de bulunduğu süre zarfında, talebe yetiştirmeye daha fazla zaman ayırdığından, Mısır’a oranla burada çok daha fazla talebe yetiştirdi. Mısır’da bulunduğu zamanlarda ise önceliği ilmi araştırma ve eser yazmaya verdi. Dolayısıyla daha az talebe yetiştirmiş oldu.

Mısır kütüphanelerinde Türkçe olarak yazılmış eserler üzerinde inceleme ve araştırmalarda bulunan Mehmed Zahid Efendi, bir çok vesikayı gün ışığına çıkararak istifadeye sundu. özellikle dinde reform iddiasıyla ortaya çıkan ve İslamî değerlere saldıran kişilerle ilmi mücadelede bulundu. Bunların iddialarını makale ve eserleriyle çürütmeye çalıştı. Söz konusu kişiler onun bulunduğu ortamlarda konuşamaz duruma geldiler. ömrünü ilme adayan Osmanlının son dönem önemli alimleri arasında yer alan, çok sayıda talebe yetiştirip eser yazan Mehmed Zahid Efendi, 11 Ağustos 1951 tarihinde Kahire’de vefat etti. Naşı İmam-ı Şafii hazretlerinin kabrinin yanına defnedildi. Mezar taşına kendisi için yazdığı şu şiiri hak edildi.

Ey kabrimin başında durup ibretle bakan adam,
Dünkü ziyaretçi bugün buraya defn olunmuştur.


Bediüzzaman, Mısır’da bulunan zamanın önemli alimleri ile haberleşmelerinde Risale-i Nur’a sahip çıkılmasını, kendi bedeline eserlerinin hamiliğini yapmalarını isim belirterek istemiştir. Mısır’ın önemli alimleri arasında saydığı ve aralarında Mehmed Zahid Kevseri’nin de bulunduğu; eski şeyhülislam Mustafa Sabri ve Camiü’l-Ezher’in büyük müderrisi dediği Ali Rıza Efendi’den “Nur mecmualarına benim bedelime sahip ve hâmi ve vâris olsunlar ve Arabçaya tercümeye [etsinler]…” (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 302) talebinde bulunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri bu talebini, Ali Rıza tarafından yanına gönderilen hususi adamına iletti. Camiü’l-Ezher’e hediye olarak eserlerini gönderirken, bunların basım ve tercümeleri için de bir mektup yazdı. Yazdığı mektubunu söz konusu şahıs aracılığıyla gönderdi.

Eserleri

Mehmed Zahid Kevserî, yukarıda belirtildiği gibi çok sayıda makale ve eser yazdı. El-Esma ve’s-Sıfat ile Makalatü’l-Kevserî adlı eserleri meşhur olanlarıdır. Tasavvuf ve tasavvuf büyükleri hakkında kaleme aldığı eseri Irgamü’l-Merid adını taşımaktadır. Muhtelif konularla ilgili olarak yazdığı makaleleri Makalat adlı eserinde toplanmıştır. İmamı Rabbani hakkında yazdığı Türkçe eseri Er-Ravdun Nazirü’l-Verdî fî Tercemetü’l- İmamü’r-Rabbani es-Sirhendî’dir. Bunların dışında; Esseyfü’s-Sakil, El-İşfâk ala Ahkamü’t-Talak ile Farsça yazılmış bulunan Nazm-ı Avamili’l-İ’rab adlı eserleri de vardır.
______________________________________
Kaynak:
www.images.google.com.tr


Doğum : 1880 - Ölüm : 1952
Yorumlar
Tüm yorumları görüntülemek için tıklayın. Yeni yorum eklemek için tıklayın.
Numan - istanbul.
25 / 05
ünlü Çerkez Din Alimi Mehmed Zahid Kevseri Hazretlerini bugün bırakın Türkiye yi Düzcede bile çok az insan tarafından tanınıyor böyle güzide bir alimi Türkiye nin ve Dünya nın tanıması lazım