Deprecated: Assigning the return value of new by reference is deprecated in /home/kafkasevi/public_html/system/database/DB.php on line 83
Kafkasevi.com
Arama

Zaman Müttefikimiz Değil, Yargıcımızdır...

Murat özden

Zaman...
En değerli olgu.
Yeniden üretilemeyen tek olgu.
Başarının ya da başarısızlığın ölçütü zaman.
Bazıları için dosttur, müttefiktir:
Yeni doğan bir çocuk için,
Toprağa düşen tohum için,
İyileşmekte olan bir yara için,
Yeni başlayan bir iş için...

Bazıları içinse düşmandır zaman...
Ve yargıçtır da: hükmünü verir ve yok eder.
Zaman çerkesler için kendilerini karanlığa mahkum eden, üzerlerine çekilen siyah bir şaldır.
Hızla eriyip giderken
çerkesleri de girdabında sürüklüyor zaman.
Zaman; adeta çerkeslere düşman...

...

Az zamana çok şey sığdırmalıyız.
İşimiz çok ve zor.
Ama yine de umutluyuz.

...

çerkeslerin varlıklarının geleceğe taşınabilmesi için harekete geçilmiş ve bu hareket toplumda karşılığını bulmuştur.
Bu hareketin adı çHİ'dir.
çHİ yola çıkarken önüne şu hedefleri koymuştu:
1.
çerkes Toplumunu ve çerkes Sorununu Görünür kılmak: Bir sorun takip edeni yoksa yok farz edilir. Bu çerkesler için aynen geçerlidir. Bütün azınlıklar gibi çerkesler de içe kapanık, ulusal çitlerini örmüş, izole bir yaşam sürmektedir. Bu durum toplumun çerkesler hakkında bir bilgi ve fikir sahibi olmasını engellemektedir.
Toplumun bilgisi, çerkes tavuğu, çerkes Ethem, çerkes kızından öteye gitmemektedir. çerkeslerin ayrı bir etnik topluluk olduğu, ayrı bir dili olduğu, yaşatmak istedikleri farklı bir kültürleri olduğu dış toplumca bilinmemekte, dolayısıyla çerkeslerin bir sorunu olabileceği de algılanamamaktadır.

Biz yok olmuyoruz; yok ediliyoruz !
Planlı, bilinçli ve taammüden yok ediliyoruz!
Bu yok etme süreci T.C.'ye göre bitmişti.

Avrupa Birliği de Türkiye'de bir çerkes sorunu kalmadığını düşünüyordu. Türkiye'de yaşanan demokratik açılım süreci AB sürecinin bir parçası. Sadece Kürt açılımı, Roman açılımı ve dini temelde Alevi açılımını içermesi AB ile bu başlıklarda mutabık kalındığı içindi. çerkes açılımının adı bile ağızlara alınmadı. çünkü Türkiye'ye göre o sayfa kapanmış ve çoktan rafa kaldırılmıştı.
çerkes sorunu çHİ'nin başlattığı mücadele ile dünyanın gündemine girmiştir.

Artık Ankara'da, Moskova'da, Washington'da, Brüksel'de bir çerkes sorunu olduğunu biliyor.

Görüyorlar da.

çünkü çerkes sorunu artık görünür kılındı.

2. Ulusal kimlik bilinci yaratmak: İnsanlar bir kimliğin içine doğarlar. Bu genelde etnik ya da dini bir kimliktir.
Fakat daha sonra başka kimlikler de edinirler. Eğitim görüp bir meslek edinirler ve isimlerinin başına mesleklerini koyarak ünvan kullanırlar. Bu mesleki kimlikleridir.

Daha sonra bir futbol takımı tutarlar ve takım kimliği oluştururlar.
Doğdukları şehri terkedip başka bir şehre yerleşirler, yerleştikleri şehrin kimliğini de alırlar.

Devlet yönetimi ile ilgili görüşleri siyasi kimliklerini oluşturur.

Ancak kimlikler insanların başlarına büyük dertler de açar. Tarihteki Haçlı seferleri bunu tipik bir örneğidir.
Hristiyan, Müslüman çatışmasında binlerce insan ölmüştür. Avrupadaki mezhep çatışmalarında milyonlarca insan ölmüştür. Günümüzde de dünyanın birçok noktasında ve ülkemizde kimlik çatışmaları sürmekte ve binlerce insan ölmektedir. 

T.C. devleti bir imparatorluk bakiyesidir. Osmanlı İmparatorluğu çok dilli, çok kültürlü, çok dinli, çok mezhepli insanların birbirine hoşgörü ile baktıkları bir yapıydı.

T.C.'yi kuran zihniyet bu yapıyı tek dil, tek ulus, tek din, tek mezhebe dönüştürmeyi hedefliyordu.
Buna bağlı olarak Türkiye'de tüm farklı etnik, dini, mezhepsel kimlikler için bir eritme kazanı kuruldu.
Bu eritme kazanına önce çerkesler atıldı. Marmara bölgesindeki çerkes Köyleri için sürgün kararı çıkarıldı ve yürürlüğe kondu. 150'likler listesinin 86'sı çerkesler tarafından dolduruldu. Şark-i Karib çerkesleri Temini
Hukuk Cemiyeti'nin şubeleri olan çerkes Kulüplerinin yöneticileri idam edildi. çerkes öğrenciler askeri okullardan atıldı. Vatandaş Türkçe konuş kampanyalarıyla çerkeslerin sesi kesildi. Korkutuldular, sindirildiler ve herhangi Bir şey talep edemez duruma getirildiler.
Gayrımüslim azınlıklar varlık vergileri ve fiziki saldırılarla yok olma derecesine geldiler.
Aleviler her türlü baskı, şiddet ve aşağılamaya tabi tutuldu.
Kürtler ise cumhuriyet tarihi boyunca 25 kez isyan ettiler ve halen isyan halindeler.
çerkesler 90 yıllık Cumhuriyet Tarihi boyumca içe kapandı. Talep etmediler. Devletle bütünleşerek güçleneceklerini zannettiler ve yok edilişlerine tepki vermediler.
2011 yılında ilk kez meydanlara çıktılar ve taleplerini siyasetin önüne koydular. Bunun etkisi toplum içerisinde zannedilenden çok daha fazla oldu. Artık herkes biliyor: çerkesler var. çerkeslerin dilleri, kültürleri, gelenekleri için talepleri var.

74 milyon kişi çerkes kimliğini yeniden duydu ve tanımladı.
Bu hareket toplumda bir çarpan etkisi oluşturdu.

Bugüne kadar talep etmeyen Pomaklar, Boşnaklar, Lazlar, Hemşinliler, Romanlar ve toplumdaki tüm etnik topluluklar da talep eder hale geldiler.
Talepler, 5 milyon çerkes'in zihnini kurcalar hale geldi. Bazıları kimliğini korkarak hatırlıyor ama neticede hatırlıyor.

Bazıları coşkuyla destekliyor ve kimliğini hatırlıyor. Korkanlarda da, gurur duyanlarda da, coşkuyla destekleyenlerde de hızla bir kimlik bilinci oluşturuyor çHİ'nin eylemleri.

3. Toplumu Mücadeleye Katmak: Mücadelede belirleyici olan halktır. Halkın desteklemediği, halkın sahip çıkmadığı hiçbir hareket başarıya ulaşamaz ve bir sabun köpüğü gibi söner gider.
çHİ'nin dile getirdiği talepler öyle içten, öyle samimi, öyle yakıcı ve haklı taleplerdi ki, toplumda hemen karşılık buldu.
çerkeslere ait bütün kurumların ve devletin engelleme çabalarına rağmen, dile getirilen talepler halkımızla buluştu. Halkımız büyük bir coşkuyla meydanlara aktı. Artık üçbinler, otuzbinlere, üçyüzbinlere ve milyonlara ulaşacaktır.
Halk bir hakkı mücadele ederek kazanmamışsa ona sahip çıkmıyor. Nitekim Türkiye'de sendikal haklar bir mücadele sonucu elde edilmediği için hergün kan kaybediyor.
çerkesler de anadil eğitimi, radyo-tv yayını haklarını mücadele ederek kazanırlarsa, bu haklara sahip çıkar ve kullanırlar. Bunun için birlikte mücadele çok önemlidir.
çHİ, çerkes Halkını adım adım mücadeleye dahil edecektir; her türlü engelleme çabasına rağmen.

4. çerkes toplumunu tepki verir hale getirmek: çerkes toplumu vatanından söküldüğünde büyük bir travma yaşamıştır. Travma geçiren kişiler hiç davranmamaları gereken şekilde davranışlar gösterirler. çerkes toplumu da toplumsal bir travma yaşamaktadır. Narkozlu insanlar nasıl hiç bir şeye  tepki veremezlerse, çerkesler de hiç bir şeye tepki verememektedir.
Ya bizi buradan da sürerlerse korkusu hiç bir zaman bitmeyen minnet duygusu yaratmıştır. Kendini yok edenlere tapınma, yok edicinin düşmanlarına saldırma refleksi yaratmıştır. Bize saldıran çerkesler de maalesef bu duygunun esareti altındadır.
Ama çerkesler artık bu travma halinden sıyrılmakta, kendilerine verilen narkozun etkisinden çıkmaktadır.
Artık tüm dünya biliyor ki,çerkeslere yönelik bir baskı ve saldırı olursa, buna tepki gösterecek, bunu protesto edecek, buna karşı mücadele edecek çerkesler vardır.

5. Topluma proje sunmak : çHİ çerkes ulusunun yeniden inşaası projesidir. Bu projenin hayata geçirilmesi için çHİ'nin kısa, orta ve uzun vadeli programları mevcuttur.
çerkes Halkının en yakıcı sorunu dilinin hızla yok olmasıdır. Dilbilimcilerin belirttiğine göre 700 bin kişi bir dili etkin bir biçimde kullanmıyorsa o dilin yok olması kaçınılmazdır. Bu dili etkin bir şekilde kullanabilecek insan sayısı ancak Türkiyede mevcut. Türkiye'de şehirde doğan nesiller artık dillerini öğrenemiyor. Köylerde ve kırsal kesimlerde 40 yaşın altında dil bilen insan sayısı çok azalmış durumda.
Artık çerkes dilinin yaşatılabilmesi, dilin okullarda okutulması ve devlet destekli tv-radyo yayınlarının yapılmasıyla mümkündür. Bunun için biz devlete ödediğimiz vergilerdeki payımızı dilimize ve kültürümüze katkı olarak geri istiyoruz.
Beşmilyon nüfuslu  çerkes toplumunun bir yılda Türkiye'ye ödediği vergilerin toplamı 20 milyar (eski parayla 20 katrilyon) dır. Şimdi diyeceksiniz ki çerkesler'de bu kadar para ve işletme yok, abartıyorsun. Ama ben işletme eğitimi aldım ve mali müşavirim. Dolayısıyla yaptığım hesaplar gerçeğe çok yakındır.
Türkiye bütçesinin % 70'i dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Türkiye'nin 2011 yılı bütçesi 300 milyar lira (300katrilyon) civarındadır.
Türkiye'de trafiğe kayıtlı 16 miyon civarında motorlu kara taşıtı mevcuttur. Yani artık Türkiye'de 5 kişiye bir otomobil düşmektedir.
çerkeslere ait 1 milyon adet otomobil karayollarında seyir halindedir.
Otomobillerin kullandığı akaryakıtın % 70'i vergidir. Otomobillerin yıllık vergileri, oto alım vergileri, köprü ve otoyol ücretleri, trafik cezaları, kasko ve trafik sigortaları ile ödenen vergilerle birlikte çerkesler sadece motorlu araçlarından dolayı 10 milyar lira (10 katrilyon)'nın üzerinde vergi ödüyorlar.
ödediğimiz elektrik faturaları (bunun içinde % 2 TRT payı mevcut), doğalgaz faturaları, telefon faturlarındaki vergiler, sigara ve içkilerdeki vergiler, kişisel alışverişlerimizdeki KDV'ler, çalışan işçi ve memurlarımızdan kesilen vergiler, çerkes işadamı, esnaf ve girişimcilerimizin ödediği gelir ve kurumlar vergileri, emlak ve çöp vergileriyle birlikte ödenen vergiler de 10 milyar(10 katrilyon)'ın üzerindedir. (Bu yazdıklarımı kalem kalem yazıp detaylandırabilirim. Ancak yazıyı çok uzatacağı için yapmıyorum. İsteyenler hesaplayarak bu rakamlara
ulaşabilirler.)

Biz her yıl devlete ödediğimiz bu vergilerden pay istiyoruz.
çerkeslerin kendi aralarında konuştukları birkaç yüz kelimelik konuşma diliyle dilin yaşaması mümkün değildir. Bir dlin yaşayabilmesi için o dilin eğitim dili, yazı dili, yayın dili, edebiyat dili, sanat dili, ekonomi dili, teknik dili olması gerekmektedir. çerkes dili 100 bine yaklaşan kelime hazinesiyle bu işlevleri fazlasıyla yerine getirebilecek kapasitededir.
Ancak, bizim bu dili yaşatabilmemiz için devletimizin desteğine ihtiyacımız vardır. Türkiye'de en az 700 bin kişinin dilini okuyup yazabildiği, roman okuyabildiği, anadilinde yayınları takip edebildiği bir iklime ulaşabilmemiz, devlet destekli bir eğitim sürecinden geçmemizle mümkündür.
çerkesler'in Türkiye'de çerkes dilinin etkin olarak kullanılabilmesi için dili öğretecek öğretmen kadrolarına ihtiyaç vardır. Gerek üniversitelerdeki öğretim görevlileri, gerek öğretmenler için 1500 kişilik bir kadroya ihtiyaç vardır. Televizyon-radyo ve anadilde yayın yapacak gazete ve dergiler için 250 kişi, çerkes araştırma kurumları için de 250 kişilik kadroya ihtiyacimız vardır.
Bu kadroların maaşları ve kurum giderlerinin yıllık bütçesi 100 milyon dolar(150 milyon tl)dır. Biz bu bütçeyi devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti'nden talep ediyoruz. Bu rakam Türkiye Cumhuriyetine ödediğimiz vergilerin sadece 133'te biridir.
Bu talepleri dile getirmek ne bölücülüktür, ne yıkıcılıktır, ne de vatana ihanettir. Bu talepleri dile getirmek tam tersine Türkiye'nin demokratikleşmesine, zenginleşmesine, barışına ve gelişmesine katkıdır.
çHİ bu talepleri dile getirmek için yola çıkarken, hiçbir ön şart ileri sürmeden bütün kurumlarımızın kapısını çaldı. Ancak bütün kurumlarımız bu taleplerin dile getirilmesine ve bu talepleri dile getirenlere şiddetle karşı çıktı ve adeta savaş açtılar. çerkes Kurumları, çerkeslerin taleplerinin karşısında yer alarak kurumsal tarihlerine kara bir leke düşürdüler.
Sistem dışı kalan çerkesya Yurtseverleri, Kafkasya Forumu, Jineps, Diçeg gibi oluşumlarla da bütün samimiyetimizle görüştük. İlk mitinge çerkesya Yurtseverleri grup desteği verdi ancak sonra onlar da süreçten koptular.
Yani sistem dışı kalan oluşumlarımız da süreci doğru okuyamadılar. El altından karaladılar, görmezden geldiler. çerkes halkının taleplerinin yanında duramadılar.

Eskişehir mitinginin yasaklanmasıyla birlikte herhalde bu baskıya karşı bir birliktelik oluşturabiliriz diye umuda kapıldık. Kurumlarımız, gruplarımız bu haksızlığa tepki verirler diye düşündük.

Ama yanılmışız.
Kaffed Başkanı Sn. Cihan Candemiri telefonla arayarak,Eskişehir mitinginin yasklanması ile ilgili fikrini sorduk. Yarım saat süren telefon konuşmasının sonunda böyle bir yasaklamadan memnun oldukları izlenimini edindik ve diğer kurum ve gruplarla görüşmekten vazgeçtik.
Sistem dışı oluşumlarımızdan bu yasaklamaya kendiliklerinden bir tepki göstermelerini bekledik. Ama onlar da “bize yapılmayan baskı, baskı değildir” diye düşünmüş olmalılar ki kulaklarının üzerine yattılar. Oysa engelleme çHİ'ye değil, çerkes halkının taleplerinin dile getirilmesi hakkına karşı yapılmıştır. Haber sıkıntısı çekilen bu sıcak yaz günlerinde iki satır yazı yazıp, kınama metni yayınlasalardı parmakları aşınmazdı. Tam tersine yücelirlerdi. Ama yapamadılar. Devekuşu misali kafalarını kuma gömdüler.

Siz halkınızın taleplerinin dile getirilmesini önemsemezseniz, halkımız da günü gelince sizi önemsemeyecektir.

Ancak halkımızın duyarlı evlatları gerek yurtdışından, gerek yurtiçinden arayarak üzüntülerini ve protestolarını belirttiler. O dost seslerin varlığı yüreklerimizi büyütmekte  ve mücadelemize olan inancımızı arttırmaktadır.
Unutmayın, tarihin terazisi birgün hepimizi tartacak.
Yaptıklarımızdan da sorumluyuz; yapmadıklarımızdan da.
Zamanı yargıcımız ve cellatımız olmaktan çıkarabiliriz.
Zamanı dostumuz ve müttefikimiz yapabiliriz.
Evet bunu başarabiliriz.

Nasıl mı?

Halkımızla elele vererek !





















Sizde yorumunuzu eklemek için tıklayın.
Yorumlar
Tüm yorumları görüntülemek için tıklayın.
recep güler - istanbul
03 / 08
Seni kutluyorum sevgili kardeşim...söylenmesi gereken herşeyi söylemişsin,ellerine sağlık,anlayan için çok soylu bir uyarıdır bu,seni seviyoruz...mücadelemizde her zaman beraber olacağımızı hiç unutma...