Deprecated: Assigning the return value of new by reference is deprecated in /home/kafkasevi/public_html/system/database/DB.php on line 83
Kafkasevi.com
Arama

Kafkasya İzlenimleri -6-

Murat özden


30 Ağustos 2011, Salı.
Bir bayram sabahına anavatanımızda uyanıyoruz.
çok huzurluyum.

Şairin dediği gibi;

"Artık
ne iş,
ne aş,
ne de karım.
Güneş,
toprak,
ve ben bahtiyarım."
modundayım.

Anavatanımdayım,
Bayram sabahındayım,
Ve bahtiyarım.
Banyolarımızı yapıp camiye doğru yola çıkıyoruz. Dolmuşta şoför tarafından ufak çapta dolandırılıyoruz.

***

Caminin çevresinde güvenlik önlemleri alınmış.

Cumhurbaşkanı Thaguşine Aslan gelecekmiş, önlemler onun içinmiş.
Caminin önünde Bandırma'dan gelen arkadaşlarla karşılaşıyor, hararetle bayramlaşıyoruz. Dokuz günlük bayram tatili nedeniyle 36 kişilik bir grup olarak gelmişler.

Bu bayram dolayısıyla Maykop'un ziyaretçisi hayli fazla.
Maykop Camisi orta ölçekli bir cami. Yeni inşa edilmiş, pırıl pırıl tertemiz bir yapı.

Burada dini bayramlar bizdeki resmi bayramları andırıyor. Bayram namazı öncesi mihraptan protokol konuşmaları yapılıyor.
Bugün de namazdan önce Cumhurbaşkanı Thaguşin Aslan, Adıgey Müftüsü, Adıgey Ortodoks Hristiyanları Papazı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Rus ve diyaspora çerkesleri adına Nejdet Hatam birer konuşma yaparak halkın bayramını kutladılar.
Bayram namazımızı kılıyoruz.

İmam bayram hutbesini Adıgece okuyor, bir görevli de Rusça'ya çeviriyor.
Arada müftü hutbeyi kesip caminin yapımına katkıda bulunanlara plaket veriyor. Hutbesi kesildiği için sinirlenen imamla müftü arasında ufak çaplı bir kriz yaşanıyor.

Namazdan sonra bayramlaşma merasimi yapılıyor. Birçok yeni insanla tanışıp bayramlaşıyoruz.
Evimize dönüyoruz ve mükemmel bir bayram kahvaltısı hazırlıyoruz. Kahvaltıdan sonra çevredeki çerkes köylerine ziyarete gideceğiz. Tabiî Türkiye ölçülerinde onlara ilçe ya da şehir deniyor.
Türkiyeden giden çerkesleri by-pas ederek direkt temas kurmak istiyoruz anavatanla. Hedefimizde Mamxığ Hable, Hagurne Hable, Adiğe Kale ve Tahtamokuay var.

Aracımız sarı Gazelle ve kaptanımız Arıkbaşılı Sedat yönetiminde kendimizi doğaçlama bir biçimde anavatanımızın kucağına bırakıyoruz.

***

İlk durağımız Mamxığ Hable.

Köyün girişinde 15 metre yüksekliğinde çerkes Bayrağı amblemli bir tabela var. Köy 1862 yılında kurulmuş.

Mamxığ Hable 450 haneli bir köy. Ama buradaki en küçük köylerden biri.

Köyün içine giriyor, köylülerle sohbet ediyoruz.

Köyün imamı (burada yefendi diyorlar) Türkiyeli imiş.

Bizi onun evine götürüyorlar. Konya Ilgınlı. 20 yıl önce anavatana yerleşmiş. Bizi görünce çok mutlu oluyor. Evinde ağırlamak istiyor ve çok ısraracı oluyor. Ama yolumuzun uzun olması nedeniyle su içiyor ve yolumuza devam ediyoruz.
Hagurne Hableye doğru yola çıkıyoruz.

Zaten Mamxığ Hable ve Hagurne Hable birbirine çok yakın.

Hagurne Hable 4 bin haneli bir yerleşim birimi. 15 bin civarında nüfusu olduğunu söylediler. Nüfusunun % 98'inin Adığe olduğunu öğreniyoruz. Belediyesi, tiyatrosu, futbol klübü ve stadyumuyla adeta bir şehir.

Markette,
yolda her yerde Adığece konuşuluyor. Arabalardan Adığe müzikleri yükseliyor. Ama burada Adığe olmak, Türkiye'de Türk olmak gibi birşey.

Hiç kimseyi tanımıyoruz. Hiç kimseye de yük olmak istemiyoruz.

Şehrin içlerine doğru yavaş yavaş ilerliyoruz. Bir camiye raslıyoruz. Güzel bir cami ama herhalde kullanılmıyor. Sonra öğreniyoruzki yefendisi yokmuş.
Bakkal dükkanı işleten yaşlı bir kadınla sohbet ediyoruz ve ahbap oluyoruz. Bakkala gelen küçük çocukların Adıgece konuşması çok hoşumuza gidiyor. çocuklarla sohbet ediyoruz ve bayram harçlığı veriyoruz. Utanarak
alıyorlar. çocuklardan birisi anneannesine haber veriyor köyde misafir olduğunu. 65 yaşında modern giyimli bir Adığe kadını ısrarla bizi konuk etmek istiyor. Kalabalık olduğumuz için kimseye yük olmak istemiyoruz.
Ama o kadar ısrarcı oluyor ki, sadece su ve çay içebileceğimizi söyleyerek davetini kabul ediyoruz. İnanın 5 dakika içerisinde çeşit çeşit et ve tavuk, şipsi, şelame ve Rus salatasıyla bir sofra donatılıyor. Türkiye'de bizim hanımlarımız bu kadar sürede değil sofra, su bile getiremezler. öyle içten ve karşılık beklemeyen bir anlayışla hizmet ediyorlar ki.

Karşılıklı konuşmalar yapıyoruz.

Müsaade isteyip ayrılırken hediyemizi de bırakıyoruz. O yiğit ve misafirperver Adığe kadını sayesinde kalbimizin bir parçasını Hagurne Hable'de bırakıp yolumuza devam ediyoruz.

***

Yol boyunca binlerce dönüm ayçiçeği tarlasını geçiyoruz. Toprak dümdüz ve verimli. Bu topraklarda ne eksen yetişir. Köylülerin durumu son derece iyi. Bilinçli ve çalışkan insanlar. Yollarda kadınlar Adığe Kuaye (çerkes peyniri),
domates, patates ve meyveler satıyorlar. Satıcı kadınlarla Adığece sohbetler ediyoruz.
Akşam yaklaşıyor. Hızlı hareket etmemiz lazım.

Hedefimizde Adığe Kale var. Daha sonra da Tahtamokuaye yetişmemiz
lazım.

Adığe Kale  Kuban Nehri'nin üzerine yapılan baraj yüzünden mevcut 13 köyün birleştirilmesinden oluşmuş bir kent. Nüfusu 35 bin.
Son derece modern bir şehir Adığe Kale.

Planlı yapılmış bir şehir.

Ağırlıklı olarak tek katlı ve villa tipi evlerden oluşmuş bir şehir.

Ekibimizle birlikte gezen, Türkiye'de ilahiyat eğitimi alan Rüstem'in de köyü. Düzce'den Memduh Ceylan'ın vunekoşi Dzıbe Valeri'nin evini ziyaret ediyoruz. Eşi bizi büyük bir içtenlikle davet ediyor.

Ancak Valeri evde olmadığı için teşekkür edip ayrılıyoruz.

***

Akşam saatleri yaklaşıyordu. Tahtamokuay'e ulaşmak için acele etmemiz lazım. Ancak geçtiğimiz Adığe köylerini de merak ediyoruz. Şinciye Köyü'nde duruyoruz. Mezarlıklar ilgimizi çekiyor.

Mezar taşlarının üzerinde ölenlerin fotoğrafları var.
Köyün girişindeki duraktaki insanlarla sohbet ediyoruz.

Asfar diye bir arkadaş bizimle inanılmaz derecede ilgileniyor.
Askalay'da benim akrabalarım olduğunu, onları bu gece mutlaka benimle buluşturabileceğini söylüyor. Ayrıca Vahdet'in akrabaları Şahallar'ın Tahtamokuay'de olduğunu öğreniyoruz.

Tahtamokuay'e gitmek için sabırsızlanıyoruz. Asfar'ı da kafileye dahil edip arabaya bindiriyoruz.

Orhan'la Ergun'a “Hadi fotoğraf çekmeyi bırakın, gidiyoruz” diyoruz.

Orhan “Doktor Aydemir bu köydendi değil mi?” diye soruyor.

Asfar, “Evet buralı” diyor.

20 yıl önce ben onu Türkiye'de misafir etmiştim. Benimle görüşmek istiyormuş, Şamil söyledi” diyor ve ekliyor:

Bir merhaba desek de Tahtamokuay'e gitsek.”

Olur” diyoruz ve arabayı Doktor Aydemir'in evine çekiyoruz.

Bizi görmekten gerçekten çok mutlu oldular. Bütün aile seferber oldu. Ve yine 5 dakikada mükellef bir sofra kuruldu. Küçük votka kadehleri de geldi.
Xoxu düzeni içerisinde inanilmaz güzellikte bir gece geçirdik. Düzce'den Anavatana yerleşen arkadaşımız Şamil özbek ve ortağı Nurdin de katılıyor aramıza. Küçük votka kadehlerini defalarca amin diyerek kaldırıyoruz.

Ben bayramdan bayrama camiye giden biriyim. Herhalde ömrümde en fazla “amin”i bu gece dedim. Votka galiba benim Adıgecem'e de çok iyi
geliyor. ömrümde en akıcı, en içten, en esprili Adıgece konuşmalarımı bu gece yaptım.

Şarkılar söylendi, oyunlar oynandı.
ömründe ilk defa birbirini görmüş insanların bu kadar kısa zamanda birbiriyle kaynaşması ve birbirini sevmesi öyle ilginç bir duygu ki...
...Ve gece 2 de müsaade alıp kalkabildik; 3.30'da da Maykop'a ancak dönebildik.
Tahtamokuay seferimiz galiba bir başka bahara kaldı.

(Devam Edecek)
























Yorumlar
Henüz yorum eklenmemiş. Yorum eklemek için tıklayın.