Deprecated: Assigning the return value of new by reference is deprecated in /home/kafkasevi/public_html/system/database/DB.php on line 83
Kafkasevi.com
Arama

"Sürgünün 144.Yılında Çerkesler” Sempozyumu Yapıldı.
 
TOLGAY KAYA
 
 
Geçtiğimiz Pazar günü, Bahçeşehir üniversitesi Beşiktaş Kampüsü'nde Büyük çerkes Sürgünü'nün 144. yılı münasebetiyle bir sempozyum düzenlendi.
   Kaf-Fed’e bağlı 4 İstanbul derneğinin organizasyonuyla düzenlenen ve iki bölümden oluşan sempozyumun açılışında söz alan Bahçeşehir üniversitesi Karadeniz - Kafkasya Araştırmaları Uygulama ve Dokümantasyon Merkezi Başkanı Cengiz Bayram, çerkesler´in Türkiye´de misafir olarak bulunduklarını, fakat gösterdikleri vatanseverlikle örnek bir misafir olduklarını gösterdiklerini söyledi. Bayram, çerkeslerin bu ülkeye yaptıkları hizmetlerden herkesin son derece memnun olduklarını dile getirerek, teşekkür etti.
"çERKESLER TüRKİYE'DE TANINMIYOR"
   Cengiz Bayram´dan sonra söz alan Kafkas Dernekleri Federasyonu Başkanı Cihan Candemir, çerkesler'in popüler özelliklerinin bilindiğini ama yaşadıkları acıların yeterince bilinmediğini kastederek, "çerkesler Türkiye´de hem tanınıyor, hem de tanınmıyorlar.Bu konudaki bilgi eksikliğinin giderilmesi iki halk arasındaki empatiyi güçlendirecektir" dedi. çerkes dilinin bu ülkenin en eski uygarlıklarının dilleriyle benzerlikler gösterdiğini ve çerkes Mitolojisinin Yunan Mitolojisi ile etkileşim içinde olduğunu belirten Candemir, buna rağmen Türkiye´de bir Kafkasoloji Bölümü'nün olmamasına anlam veremediğini söyledi. Candemir ayrıca çerkes sürgününde büyük devletlerin önemli bir rolü olduğuna da değindi.
"çERKESLERİN KOMŞULARIYLA İLİŞKİLERİ İSTİKRARSIZDI"
   Sempozyumun I. oturumunda söz alan Dç. Dr. Sedat özden; görsel olarak desteklediği sunumunda, çerkeslerin savaşlarda inisiyatiflerini kullandıklarını ve savaşın asli unsuru olduklarını dile getirerek, Kabardeyler´in soylu sınıfının bir şemasını gösterdi. Son zamanlarda polemik konusu olan Kabardey´in Rusya´ya gönüllü katılımının hem gerçeği yansıtmadığını, hem de nispeten doğru olduğunu belirten Doç. Dr. Sedat özden, Kabardey'in o dönemlerde dört yönetim bölgesinden oluştuğunu ve Kırım Hanı Şahin Giray'ın baskılarının dayanılmaz boyutlara ulaşması sonunda İdarey bölgesinin Rusya´dan koruma talep ettiğini söyledi. özden, bu katılımın Kabardey'in sadece bir bölümü için geçerli olduğunu, bütün Kabardey bölgesinin Rusya´ya gönüllü katılımı olarak algılanamayacağını belirtti..Kabardey bölgesindeki pşıların bir kısmının Kırım, bir kısmının Rusya tarafında yer aldıklarından ve zaman zaman kendi çıkarları doğrultusunda taraf değiştirdiklerinden bahseden özden, Kırım-Kafkas, Kafkas- Rus ilişkilerinin tarih içinde  dostluktan düşmanlığa, düşmanlıktan dostluğa evrim geçirdiğini söyledi. Sedat özden Rusların Kafkasya´yı nasıl planlı bir biçimde kaleler kurarak kuşatılmış bir hapishaneye çevirdiğini de görsel materyallerle izleyicilere sundu.
"OSMANLI'NIN BİR ASİMİLASYON POLİTİKASI OLMADI"                                  
Sempozyumun I. bölümünde yer alan diğer bir konuşmacı tarihçi ve araştırmacı Bedri Habiçoğlu da yaptığı konuşmada, çerkesler'in Osmanlı’ya göçünün 1858 yılında başladığını ve 1864 yılında tepe noktasına ulaşana kadar artarak devam ettiğini söyledi. çerkeslerin topraklarından sürülüp yerlerine Kazakların iskan edilmesi fikrini ilk olarak ortaya atan kişinin Minyatin isimli bir Rus olduğunu belirten Habiçoğlu, bu fikrin başta rağbet görmemesine rağmen daha sonra uygun bulunarak 1858 yılından itibaren uygulamaya konulmaya başlandığını ifade etti. Bedri Habiçoğlu Rusların dağlı kabileleri ovalara indirme politikası uyguladıklarını, Kafkasya'nın Doğusu ile Batısı arasında farklı politikalar yürüttüklerini söyledi. Savaşı kazanan Rusların "Ya belirlediğimiz yerlere göçersiniz, ya da Osmanlı´ya gidersiniz" diyerek çerkesleri iki seçenekten birine zorladığını ifade eden Habiçoğlu, 1858 yılında başlayan göç dalgasını Osmanlı Devletinin başta memnuniyetle karşıladığını, ancak artan göçlerle birlikte devletin zorlanmaya başladığını söyledi. Habiçoğlu İngiltere´nin 19. yy başlarında ana politikasının Rusların  ilerlemesini durdurmak olduğunu ve Rusya´nın Orta Doğuya inmesini engellemek için çerkesler´in Osmanlıya göçünü teşvik ettiğini söyledi. çerkesler´in nerelere iskan edilmesi gerektiği hususunda İngilizlerin Osmanlıyı etkilediklerini ifade eden Habiçoğlu, Rusların da iskan politikalarına müdahalede bulunarak çerkeslerin belirli yerlere, özellikle Rusya´ya sınır olan bölgelere iskanına karşı çıktığını söyledi. Osmanlının çerkesleri 1864 yılına kadar Balkanlara yerleştirdiğini, bunu Rumeli´nin Anadolu´dan daha iyi durumda olmasına ve iskan edilecek muhacirlere ekonomik açıdan zengin olan bölge halkının yardımda bulunarak göçmenlerin devlete maliyetini hafifleteceğini hesap ettiğini söyledi..Osmanlıya göç eden çerkes feodallerinin çerkesler´in toplu olarak iskan edilmesini talep ettiklerini, bunun da feodal ilişkileri sürdürmeye çalışmalarından kaynaklandığını belirten Habiçoğlu, Osmanlının bir asimilasyon politikası olmadığını ve Osmanlının iskanda iyi niyetli bir politika yürüttüğüne inandığını söyledi. Sürgün döneminde imparatorluğun durumunun iyi olmadığı ve göçler nedeniyle arazisinin azaldığından dem vuran Habiçoğlu Rusya´nın çerkesleri göç ettirmesinden 1878 yılına kadar bölgeye yeterli sayıda Kazak göçmenin gelmemesinden dolayı Kafkasya´nın boş kalmasıyla Ruslar´ın bu zorunlu göç politikasından pişman olduklarını da belirtti.
"çERKESLE TAMPON OLUŞTURACAK ŞEKİLDE İSKAN EDİLDİ"
Sempozyumun I. Bölümünün son konuşmacısı olan  Şamil Jane olaylara daha çok resmi tarihin gözüyle bakıldığını, perspektifin daha geniş tutulmasından hareketle iskanın Osmanlının bilinçli bir politikası olduğunu, çerkesler´in Osmanlıya Tehcirinde çerkesler´in bindikleri gemilerin parasını İngilizlerle Osmanlılar´ın ödediğini belirtti. Osmanlının iskan politikasının bilinçli olduğunu ve ülkede tampon bölgeler oluşturmak istediğini, İngilizler´in de yönlendirmesiyle çerkesler´in dağıtılarak yerleştirildiğini söyleyen Jane şöyle devam etti: "Mudanya ve Gemlik bölgesinde Hıristiyan nüfusun fazla olması hasebiyle çerkesler´in buraya yerleştirilmeleri, Gönen, Düzce bölgelerinde tampon bölge oluşturmak amacıyla çerkesler´in yerleştirilmeleri, İmparatorluğun Orta Doğudaki topraklarına da yine aynı amaç doğrultusunda yerleşik Arapları, Bedevilerin saldırılarından korumak amacıyla yerleştirilmeleri, Golan tepelerine çerkesler´in yerleştirilmesi hep bu çerçevededir" dedi. Şamil Jane, Muş ve Malazgirt bölgesi yerel idaresinin, merkezden, Sason Bölgesine çerkesler´in iskanını isteyen yazışmaların varlığından da söz etti. ürdün’den örnek veren Jane, "Bugün çok övündüğümüz ve rahmetli ürdün Kralı Hüseyin´in koruması olan çerkesler, Araplar ve Filistinliler´in karşı olduğu Haşimi ailesinin çerkesler´den başka güvenecek kimsesi olmaması sebebiyle böyle bir konuma geldiler. Şimdi çerkesler en büyük çelişkilerini Filistinlilerle yaşıyorlar" dedi. İsrail ile olan savaş sonunda Suriye´de yaşayan çerkeslerin Tolstoy Vakfı aracılığıyla Amerika´ya götürüldüklerini belirten Jane,  bunların da Amerika´nın siyahlar ve beyazlar arasındaki en sorunlu bölgelerinden birinde iskan edildiklerini söyledi. Jane, çerkeslere hep aynı mantıkla sorunlu bölgelerde tampon olma ve jandarma rolü biçildiğini ifade etti. 
"DüNYA, BATI KAFKASYA'YA, DOĞU KAFKASYA'YA GöSTERDİĞİ İLGİYİ GöSTERMEDİ"
I. Bölümün sonunda sorulara geçildiğinde, 21 Mayıs sürgünü anma etkinlikleri amacıyla ülkemizde bulunan Utıj Boris söz alarak Kabardeyler´in diğer çerkes boylarından daha şanssız olduklarını, Ruslara karşı kurtuluş savaşı verirken çok yalnız kaldıklarını, kimsenin onlarla ilgilenmediğini ama Doğu Kafkasyalıların daha şanslı olarak verdikleri savaşa dünyanın ilgisini çekebildiklerini belirtti.Ayrıca son Kabardey pışısı olan Kuşuk´un Ruslara sonuna kadar direnmesine rağmen teslim olmak zorunda kaldığını, bunu da bazı çevreler ihanet olarak görürken, bazı çevrelerin de bir halkı yok oluştan kurtaran bir davranış olarak değerlendirdiğini söyledi. çünkü bu savaşlarda 350 bin olan Kabardey nüfusun 40 bin civarlarına düştüğünü söyledi. Utij Boris, konuşmacılara çerkesler´in göç etmesinde etkili olan Gürcü kökenli “Boris Melikov” adlı birinin ismini duyup duymadıklarını sordu ama salondan olumlu bir cevap alamadı.
"İSRİL'E çERKES Göçü VAR" 
Sempozyumun 2. bölümünde açılış konuşmasını İsrail´den gelen ve özellikle Adigeler ve Kafkas Yahudileri konusunda saha araştırmaları olan Chen Bram yaptı. Bram kendisi İsrail´deki çerkes diasporasıyla çok sıcak ilişkiler içinde olduğunu, Yahudi kimliğini unutmamakla birlikte kendisini bir çerkes gibi gördüğünü söyledi. Golan tepesinde iskan edilmiş çerkesler´in Suriye ve İsrail ilişkilerdeki öneminden söz eden Bram, İsrail´deki çerkesler´in 1990 sonrası gelişmelerden son derece büyük bir heyecana kapıldığını, hatta 20 kadar ailenin tekrar Kafkasya´ya dönmekten bahsettiğini duyunca bu haberin kendisini çok şaşırttığını söyledi. Dönüş fikrinin İsrail´deki çerkesleri çok heyecanlandırdığını ancak yaşanan gelişmelerin bu heyecanı azalttığını anlatan Bram şu anda İsrail´e dışarıdan çerkes göçünün bile olduğunu belirtti.. Bram bu hayal kırıklığının başlıca nedenleri olarak sosyokültürel uyuşmazlık, ekonomik nedenler, politik sorunlar ve İslami uyuşmazlığın sayılabileceğini söyledi. Kafkasya´ya göçün azaldığından bahseden Bram, Kafkasya’daki çerkes bölgelerinde Rusların böl ve yönet, birleştir ve ajite et politikası güttüğünü söyledi. İsrail´deki çerkesler´in okullarında 1.dil olarak çerkesce gördüklerini belirten Bram konuşmasına ilginç bir de tespitle devam ederek, “çerkesler sürgün edilmiş bir toplum olmaktan, diasporada bir halk olma bilincine vardı” dedi..Bram, İsrail´deki çerkes köyleri ile Kafkasya arasında karşılıklı bir çok ziyaretin gerçekleştiğini, sanatçı bazında folklor ekibi bazında, siyasi ve ticari karşılıklı bir çok ziyaretlerin olduğunu söyledi. Bram, Rus pasaportu almanın, Kafkasya´da mülk edinmenin önem kazandığını da konuşmasında vurguladı
"ABHAZYA DEVLET GELENEĞİ OLAN BİR üLKE"
2. .Bölümün en son konuşmacısı olarak kürsüde yerini alan Sezai Babakuş Abhazya´nın tarihi geçmişinden, bu geçmişin 5 bin yıllık bir kültür olduğundan, Abhazlar’ın kurdukları büyük devletin sınırlarının şimdiki Gürcistan´ın bir çok bölgesini de içine alacak kadar büyük bir devlet olduğundan yola çıkarak, Abhazya´nın  tarihi gelişiminden bugüne kadar gelen süreci özetledi. Babakuş Gürcistan´a karşı verilen bağımsızlık mücadelesi ve Bağımsız Abhazya hakkında katılımcıları bilgilendiren bir konuşma yaptı.
Sempozyum bu konuşma ile son buldu.

Yorumlar
Henüz yorum eklenmemiş. Yorum eklemek için tıklayın.