Deprecated: Assigning the return value of new by reference is deprecated in /home/kafkasevi/public_html/system/database/DB.php on line 83
Kafkasevi.com
Arama

Çerkesler, Demokratikleşme Süreci İçin Çalışmalara Başladı
 
Haber: Kuşba E.                   
 
Siyasi iradenin, bir takım toplumsal sorunları aşmak amacıyla demokratik açılımlara start vermesinin ardından başlayan  tartışmalar çerkeslere de yansıdı.  
"Demokrasi İçin çerkes Girişimi" adı altında bir araya gelen bir grup çerkes gönüllünün Kafkas sivil toplum kuruluşlarına yaptıkları çağrının karşılık bulmasıyla, hafta sonunda İstanbul Bağlarbaşı Kafkas Kültür Derneği'nde bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya katılan çerkes dernek ve vakıf temsilcileri ile diğer bireysel katılımcılar, çerkeslerin sürece katılımı ile ilgili konuları tartıştıktan sonra bir çalışma grubu oluşturdu.
15 Kasım günü saat 12.00’de bir araya gelen dernek, vakıf temsilcileriyle bireysel katılımcıların yer aldığı toplantı, Marmara üniversitesi öğretim üyesi Rahmi Deniz özbay'ın sürecin başlangıcından toplantıya kadar olan aşamaları özetlemesiyle başladı.
Toplantı daha sonra Demokrasi İçin çerkes Girişimi(DİçEG) grup sözcüleri Yalçın Karadaş ve Hulusi üstün'ün yönetiminde devam etti.
Yalçın Karadaş toplantıyı başlatırlarken bir takım hatırlatmalarda bulunarak, DİçEG’in bütün kurumların dışında bir sivil toplum inisiyatifi olduğunu ve kimsenin istemesiyle değil, kendi iradeleriyle yola çıktıklarını söyledi. Karadaş bu hususların baştan bilinmesini ve çalışmaların kimse tarafından speküle edilmemesini istedi.
Daha sonra söz alan Hulusi üstün de, demokratik açılımın bir Kürt açılımı gibi takdim edilmesinin yanlışlığına dikkat çekerek, çerkeslerin açılımı kendi penceresinden yorumlaması gerektiğini ve yorumlayacağını söyledi.
Toplantı, katılımcılardan söz hakkı isteyenlerin görüşlerini beyan etmeleriyle devam etti. 
İlk sözü alan Bağlarbaşı Dernek Başkanı Yaşar Nogay, çerkes toplumunun pek çok problemi olduğunu, bunun başında da dil ve kültürlerinin yok olmasının geldiğini söyledi. Bu kritik süreçte herkesin üzerine düşen görevleri yapması gerektiğini belirten Nogay, bu girişimin amacının da çerkes toplumunun haklarını takip ve talep etmek olması gerektiğini söyledi.
Sonraki sözü Mehdi çetinbaş aldı. çetinbaş, bu süreçte en önemli konunun dil eğitimi olduğunu söyleyerek “Dili olmayanın soyu olmaz” manasındaki Adige atasözünü hatırlattı. Bu konuda somut öneriler oluşturulması lazım geldiğini söyleyen çetinbaş, devletten pozitif ayırımcılık istenmesinin yerinde olacağını belirtti.
Dilde etkili olma sürecinin yavaş olacağını ve hemen bir sonuç veremeyebileceğini ifade eden sonraki konuşmacı Fatma özdemir ise ulusal kimliğe vurgu yaparak, süreçten bu kimliğin korunmasına yönelik kazanımlar ile çıkılmasını beklediğini söyledi.
Bilahare söz alan katılımcılardan Mahmut Nedim özel, açılım sürecini başından buyana yakından izlediğini, kendi kendine sürekli olarak 'çerkesler niçin ortalıkta yok' diye hayıflandığını belirterek, bugünkü girişimin yerinde olduğunu söyledi. TC’nin kuruluş sürecinden itibaren bu ülkeye yapılan çerkes katkılarının öne çıkarılarak kamuoyuna anlatılmasını isteyen Nedim özel, Vahdettin’in affının konuşulduğu bu günlerde çerkes Ethem’in de gündeme getirilmesi gerektiğini, böyle girişimlerle çerkeslerin cesaretlendirilmiş olacağını söyledi. Nedim özel bu süreçte, radyo-tv yayınlarının, Kafkasyayla ilişkilerin, dil eğitimiyle ilgili pozitif ayırım istenmesinin, CHP ile ve AKP ile ilişkilerin üzerine odaklanılmasının yerinde olacağını ifade etti.
Sonraki konuşmacı Nazlı Goşenay Celepoğlu ise içinde yaşanılan topluma çerkeslerin kim olduğunu tanıtıcı çalışmalar yapılırsa süreçten daha çok faydalanılabileceğini söylerken; diğer konuşmacı özgür Koç çerkeslerin Kürt söylemleriyle özdeşleşmeden alternatif bir söylem geliştirmesi gerektiğini ifade etti.
Konuşmacılardan çiğdem Türk “İnsan bastığı toprağa ve kendine ihanet etmemeli” diyerek toplumla barışık ama kendinden de taviz vermeyen bir yol bulunması gerektiğini söyledi. Türk, çerkeslerin kendilerini önemsemeleri ve birbirlerinden destek almaları gerektiğini de sözlerine ekledi.
Katılımcılardan Demir Yavuz, bu süreçte Kafkas Enstitüleri kurabilmenin önemli hedeflerden biri olması gerektiğini, ayrıca FK 1864 gibi çerkes kurumlarına toplum olarak sahip çıkmanın açılıma katkı sağlayacağını belirtti.
Diğer katılımcı Haluk özcan bu süreçte kimlik siyasetinin yapılması gerektiğini söyleyerek, “Devlet etnik kimlikleri tanımalıdır” dedi. Tüm toplumu kapsayacak ortak normlar bulunması için kafa yorulması gerektiğini söyleyen Haluk özcan, izlenecek çizginin devletçi olmayıp daha özgür olmasının önemine dikkat çekti. Kimseden lütuf istenmediğini, hak olan her şeyi istediklerini belirten özcan, Kürt sorununa değinmeden talepleri dillendirmede başarısızlığın söz konusu olabileceğini, diğer gruplarla dayanışma içinde olmanın fayda sağlayacağını söyledi.
Katılımcılardan Murat Papşu ise hükümetin açılımla ne kast ettiğinin tam açık olmadığını, henüz herkesin anlamaya çalıştığını, ama gidişatın Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisinin değişmekte olduğunu gösterdiğini söyledi. Cumhuriyetin imparatorluk bakiyesi farklı halklardan bir ulus çıkartmaya çalıştığını belirten Papşu, buna sadece Kürtlerin karşı çıkıp, direnç gösterdiğini söyledi. çerkeslerin içinde de bu değişime karşı çıkanlar olduğunu belirten Murat Papşu, bu aşamada sürece radikal bir duruşla girilebileceğini, bunun da kimliğin siyasallaşması anlamına geleceğini söyledi. Dili esas alan kimlik tanımlamasının yanlış olduğunu ifade eden Murat Papşu, dilin kaybolabileceğini fakat milliyetin kalacağını hatırlattı. Yoğun kullanımı sebebiyle Kürtler için dilin eksen olabileceğini fakat çerkesler için olamayacağını söyleyen Papşu, kamuoyuna yapılacak açıklamalarda Türklüğün resmi tanımının da eleştirilmesini istedi. Papşu Türk olanın Türk, çerkes olanın ise kendini çerkes olarak tanımlayabilmesinin önemli olduğunu belirterek, “Türkiye çok kültürlü bir yapıya sahip olduğunu kabul etmelidir” dedi.
Katılımcılardan Ali Barut konunun tarihi perspektiften de değerlendirilip kamuoyuna sunulmasını isterken; İsmail özdemir “Bu ülke bizim de vatanımız” diyerek konunun daha geniş bir çerçeveye oturtulmasını istedi.
Toplantının takipçilerinden Abrek önlü, öncelikle anayasada gerekli değişiklikler yapılması gerektiğini belirterek, anayasadaki sorunlu vatandaşlık tanımına dikkat çekti. önlü bu problemlerin ancak anayasa değişikliği ile düzeltilebileceğini, dolayısıyla daha sivil bir anayasaya ihtiyaç olduğunun görüldüğünü söyledi. önlü, girişimin kurumlardan bağımsız işlemesinin önemine de dikkat çekerek, tabandan kopma risklerine karşı tedbir alınmasını istedi.
Amerikalıların dünyanın en hızlı kaybolan ikinci dilinin Adigece olduğuna dair bir tespitleri olduğunu aktaran katılımcılardan Yılmaz Jaji de dil eğitiminin önemine vurgu yaptı.
Daha sonra söz alan Ahmet Zeki Şengil, o ana kadar serdedilen görüşlerde bir paralellik gördüğünü söyleyerek, katılımcılara “senaryosunu bilmediğimiz bir oyunda rol almayalım” uyarısında bulundu. Konuya çok kültürlülük açısından yaklaşılmasının doğru olacağını; bu çerçevede Anayasa’nın da yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyleyen Şengil, ”Talebimiz olacaksa bunun pozitif ayırımcılık olması gerekir” dedi.
Katılımcılardan Erhan Şahin, açılımı sadece bugünkü hükümetin istediğini, kurucu iradenin ise açılıma karşı olduğunu söyledi. Bugün TC tarihinin en sivil hükümetinin iş başında olduğunu belirten Şahin, çerkeslerin bu sürece destek verme veya süreci geriye çevirme konusunda bir tercih noktasında bulunduğunu belirtti. Farklı bir çizgiden gelmesine rağmen mevcut hükümetin başlattığı açılım sürecini desteklemenin doğru olduğunu düşündüğünü belirten Şahin, bu süreçte çerkesler için uygun modeller bulunabileceğinden bahsederek İsrail’deki çerkesleri örnek gösterdi. İsrail’deki, dünyanın en küçük çerkes kolonisinin durumunun, gerekli şartların sağlanması halinde başarılı sonuçlar alınabildiğine örnek teşkil ettiğini söyleyen Şahin, Türkiye çerkeslerinin bu tecrübelerden faydalanabileceğini belirtti.
Diğer katılımcı Hamit Esen ise yazılmış bir senaryoda rol almak yerine, senaristler grubu içerisinde yer almanın ve süreçten beklentiler karşılanmış olarak çıkmanın önemli olduğunu söyledi.
Olaylara farklı bir perspektiften baktığını söyleyerek, bu süreçteki gidişatın 5 yıl öncesindeki Yugoslavya’yı hatırlattığını söyleyen katılımcılardan Volkan Düzenli, bunun arkasında başka hesaplar olduğunu, globalleşme kapsamında sermayenin el değiştirdiğini, buna paralel oluşturulan bu tür süreçlerle toplumsal kodların değiştirildiğini iddia etti. Düzenli, süreci global bir projenin parçası olarak gördüğünü söylerken, "Yine de çerkesler bu süreçte bir şeyler yapacaksa daha tedbirli ve bağımsız olmaları gerekir" dedi. Düzenli, ikinci turdaki konuşmasında ise özeleştiriye değer verilmesi gerektiğini, ezik azınlık psikolojisiyle geçmişten referanslar getirerek meşruiyet aramanın yanlış olacağını söyledi. Düzenli, toplum adına konuşulmadan önce halka danışılmasının önemli olduğunu, demokratikleşmenin ekonomik boyutunun da gözden kaçırılmaması gerektiğini sözlerine ekledi.
Daha sonra katılımcılardan Sezai Kılıçtaş, bu süreçte anavatanla ilişkilerin gözden uzak tutulmayarak, ortaklaşa neler yapılabilineceğinin düşünülmesini istedi.
Diğer katılımcı ümit örten kendisinin Anadolu’dan yeni  geldiğini, bu tartışılan konuların Anadoludaki çerkeslerin gündeminde yer almadığını söyleyerek bunun bir eksiklik olduğunu ifade etti.
Söz alanlardan Adnan Cankılıç demografik problemin bu açılımın getireceklerini kullanmayı zorlaştıracağına dikkat çekerken; Murat Bingöl de talep edilen hususların Türkiyeyi kapsayan ortak bir model içinde sunulmasının önemine vurgu yaptı. Bingöl,  her etnik gruba göre bir model üretilmeye kalkılırsa bunun sıkıntılara sebep olacağını söyledi.
Diğer katılımcı Erdoğan Yaşar, çerkeslerin yoğun olduğu bölgelerdeki okullarda çerkescenin seçmeli ders olarak okutulması gerektiğini söylerken; Saffet öztürk açılımın çerkesler’e şimdiden getirdiği artılara dikkat çekti. Bu kazanımın, farklı düşüncedeki çerkeslerin bir araya gelmesi olduğunu söyleyen öztürk, bu hoşgörünün gelişerek devam ettirilmesini istedi. Demokratikleşme sürecinde ise işin uzmanlarıyla çalışılması gerektiğini söyleyen öztürk, çerkeslerin kültür sanat faaliyetleri ve sportif faaliyetlerle de bu açılıma katkı sağlayabileceklerini ifade etti.
Söz sırası geldiğinde projektörü çerkeslerin üzerine çevirerek özeleştiri yapan Fethi Güngör, çerkeslerin bu sürece katkı yapmalarının zorunlu olduğunu, ama çerkeslerin asıl sorununun kendi içlerinde olduğunu artık fark etmeleri gerektiğini söyledi. Açılan çerkesce kurslarına talep zayıflığının kimseye fatura edilemeyeceğini ifade eden Güngör, “önce bu konuları halledip, kendi içimizde gayretli davranmamız gerekiyor” dedi.
Bilahare Aytek Kurmel söz aldı. Demokratik açılım sürecinde sadece çerkeslerin değil, Laz, Gürcü v.d toplulukların da suskun kaldığını ve bunun da İslamın farklı unsurları nasıl Türkleştirdiğini gösterdiğini iddia etti. Aytek Kurmel, çerkeslerin bu süreçte AB müktesebatını kriter almalarının isabetli olacağını belirterek, siyasi yönetimlerdeki demokratikleşme süreçlerinin çerkeslerin lehine olduğunu ifade etti. Geçmişteki özgürleşme süreçlerinde de çerkeslerin politize olduklarını belirten Kurmel, 1908 ve 1950 yılları sonrası çerkeslerin durumunu buna örnek gösterdi. Kentleşmenin dezavantajları kadar avantajları da olduğuna dikkat çeken Kurmel, ayrıca bunlar üzerinde de durulabileceğini ifade etti. Kimliğin tanımlanması sorununa da değinen Aytek Kurmel, dilin kimliği tanımlamada önemli olduğunu fakat tek faktör olmadığını belirterek, kimliği tanımlayan yeni bir ortak kriter bulunması gerektiğini söyledi.
Söz alan katılımcılardan Cehdi Nogaylaroğlu, toplantıya yanlış noktadan başlangıç yapıldığını, çerkeslerin Türkiye’nin demokratikleşmesini sorgulamadan önce kendi derneklerinin demokratikleşmesini ele almaları gerektiğini belirterek, “Türkiye kendi içinde hesaplaşıyor, biz de önce kendi içimizde bir hesaplaşalım” dedi.
Son sözü alan Yılmaz Tok, bazı konuşmacıların yaptığı tarih okumalarını herkesin yapması ve camiayla paylaşması gerektiğini belirtti. Bu değerlendirmeler yapıldıktan sonra ancak ortak bir çerkes duruşu ortaya konulabileceğini söyleyen Tok, bunun da topluma değer katacağını ifade etti. Tok farklı öngörülerin toplumu zenginleştireceğini belirterek, “Bu süreci başlatalım” dedi.
Sürece sadece “biz de varız” diyerek girmenin sonuç vermeyip kadük kalacağını söyleyen Tok, ses duyurmanın değil, etki oluşturmanın önemli olduğunu, bunun hesabının yapılarak ortaya çıkılması gerektiğini söyledi. Bu çerçevede şehir dışı bir mekana kapanarak iki günlük bir arama konferansı yapılmasını öneren Tok, bu sayede ortak tespitler ile ortak tezlerin oluşturulabileceğini söyledi.
Konuşmaların tamamlanmasının ardından gelen öneriler doğrultusunda, raporlama, açıklama ve duyurularla ilgili çalışmalarda görev alacak isimler belirlendi. Girişimi başlatan 8 kişilik gruba 15 yeni isim daha dahil olurken, bu sayının uygun isimlerle daha da artırılacağı belirtildi. Demokratikleşme çalışmaları sürdüğü müddetçe faaliyette bulunacak bu çalışma grubu ilk önce açılım sürecinin yol haritası mahiyetinde bir rapor hazırlayacak. Gerekli revizyonlar yapıldıktan sonra da geniş katılımlı bir basın toplantısı ile kamuoyuna deklare edilecek. çalışma grubu, sonrasındaki faaliyetlerini de değişik platformlarda koordineli bir şekilde devam ettirecek.
DİçEG’in çağrısı doğrultusunda gerçekleşen toplantı, ev sahibi Bağlarbaşı Derneği Başkanı Yaşar Nogay’ın yaptığı kapanış ve teşekkür konuşmasıyla sona erdi.  (KAFKASEVİ)

Sizde yorumunuzu eklemek için tıklayın.
Yorumlar
Tüm yorumları görüntülemek için tıklayın.
Muhittin ÜNAL - Ankara
18 / 11
Farklı görüşte insanlarımızın bir araya gelerek ortak sorunlarımızı tartışmaya başlamış olduklarını görmek sevindirici ve hayalimdeki bir gelişmedir.Görevli komisyona başarılar diliyor ve destekliyorum. Toplantıda söz alanlardan Yılmaz TOK'un "arama konferansı" önerisini önemsiyorum. 25.04.2009 tarihli ve genişletilmiş Kafdav Bilim Kurulu toplantısında alınan ve yurt dışındaki Araştırma Enstitülerinden de katılımlarla bir kaç gün sürecek olan detaylı tartışma organizasyonumuz muhtemelen Nisan 2010 sonunda gerçekleşecek. Konusu; "Çerkeslerin; temel sorunları ile önceliklerini belirleme,çözüm için atılması gereken adımlar ve hem Kafkasya'da hem de diaspora'da var olan Kafkas Araştırma kuruluşlarının, uzmanlarımızın,araştıran ve yazan insanlarımızın sürece katkılarının neler olabileceğinin tartışılması sonucunda bir yol haritasının ortaya çıkarılması" dır.Bu konuda da tüm aydınlarımızın; konu-içerik-yöntem gibi hususlarda önerilerini,katkılarını, bekliyoruz. kafdav@kafdav.org.tr
murat tokdoğan - Düzce
18 / 11
Sn Mahmut Nedim Özel; Size ömür öğrenmek istediğim çok özel bir şey var; Rahmetli Babamın ismide Mahmut Nedim idi, Acaba tarihteki Mahmut Nedim paşadan dolayımı bu ismi vermiş dedem babama.. Çerkez açılımında çok dikkat edilmesi gereken, bence 780.576 Km karelik misakı milli sınırlarındaki 1871 Türkiye Çerkezleri olduğumuzu unutmamız lazım derim... Bu ülke kaynaşmış durumda... bir tek Toprak reformu gerçekleşmediğinden!! G.Doğu ve tabiiki terör.... Bu iktidarın veye başka iktidarın çözebileceği birşey değil. Seçim seçilenin değil "Yeni bir koalisyonun işi derim.é Din devreden çıkarılmalı artık.. Din muhabbeti yapıpdfa gelişmiş bir ülke varmı... (Namazımı aksatmıyan biriyim o ayrı,dinsiz sanmayın sakın) Sevgi saygı...
Nehuşe Bahtiyar - Eskişehir
17 / 11
Toplantının video kaydı yayınlanırsa çok daha iyi bir şekilde toplantı hakkında bilgilenebileceğimizi düşünüyorum.Bu açılım devlet ve kamuoyu nezdinde ne kadar etkili olur bilemem ama en azından kendi içimizdeki bazı sorunları ve kendimizi tanımamız adına umarım faydalı olur.