Arama

Karşılıklı Ağlaştık
 
Abdullah Aymaz
 
Günay Bey, Abhazya'daki "Türk okulu"nda okumuş bir öğrencinin annesinin hissiyatını e-mail ile bize ulaştırdı. Bu güzel duyguları sizlere aktarmaya çalışacağım: (Annenin istirhamı ile bazı isimleri kapalı ifade etmek zorundayız.)

Doğduğumdan beri hep "Türkler bizi astılar! Bizi kestiler!" sözlerini işittik. İster istemez düşman olduk. Yıllarca beraber yaşayan ve Türkler tarafından kollanan Ermeniler nasıl da birbirine düşürülmüştü? Bulunduğumuz ülkede birçok Türk okulu açılmıştı. Ama nefret ile bakıyorduk. Hem çekiniyor hem de gizli gizli "Nereden geldi bunlar?" diyorduk. Birkaç yıl geçti, okuldan, dolayısıyla öğretmenlerden herkes memnundu. Hayret ediyorduk ama içimizdeki kini yenemiyorduk. Okula girebilmek için imtihana tabi tutuyorlardı, imtihan zamanı okulun önü panayır yeri gibi oluyordu. "Bu Türklerin tipleri nasıl; korkunç mu acaba?" diyorduk. Pazardaki Ermeni satıcılar; "Onlar insan ayırt etmiyor, bölücülük yapmıyor, bizden de alışveriş yapıyorlar. çok kibar insanlar." diyorlardı. çocuğum da sınıfının birincisi, okulunda da ikinciydi. Bir öğretmeni ona "Evladım, seni Türk okuluna yazdıralım, imtihanı çok kolay verirsin." demişti, ama gönlümüz razı gelmiyordu bir türlü. çocuğum "O okula ben gitmem" deyince, öğretmen Türk okuluna gidip bu çocuğun mutlaka bu okula gitmesi gerektiğini Türk hocalara söylemişti. Bir gün Türk öğretmenler bizim eve gelmek için randevu istemişlerdi. "Komşular ne derler acaba?" diye endişe etmiştik. İleri gelen bir Ermeni'ye durumu anlattık "Gelsinler, bir dinleyin." demişti.

Randevuyu verdik. Ellerinde çiçeklerle öğretmenler geldiler. Ne ikram edecektik, bizim yemeklerimizi yerler miydi acaba? Evimizde ne var ne yok masaya koyduk, hiç endişe etmeden yediler. çok sıcakkanlı insanlardı. çocuğum imtihana girdi ve kazandı. Korkarak ve çekinerek gönderdik Türk okuluna. Hep kulağımız sesteydi. çocuğumuz cumartesi pazar eve geliyordu. "Nasıl öğretmenler?" diye soruyorduk. "Olmaz böyle şey!" diyordu çocuk. Ailemizi ziyarete geliyorlardı, kaynaştık gittik Türklerle. çocuğum okulunu bitirdi, mezuniyet töreninde eşim Türkiye'den gelen bir sponsorla yan yana oturmuştu ve çok memnun olduğunu belirtmişti. çocuğum girdiği bir sınavda Türkiye'de bir üniversite kazandı. Türkiye ile haberleşiyorduk, hep güzelliklerden bahsediyordu. Bir Türk hep evine davet ediyormuş çocuğumu, meğer mezuniyet töreninde eşimin tanıştığı Türk'müş. Arkadaşlarıyla birlikte, ilk yemeğe gittiklerinde, "Sen zayıfsın." diye benim çocuğuma çok yemek doldurmuş ve "Bu yemek bitecek." demiş. Yemek bitince de kendi elleriyle de çocuğuma yemek yedirmiş. Bunları duyunca çok rahatladık. çocuğum dört yıl Türkiye'de okudu, yazları geldi, çektiği resimleri gösterdi, gezdiği yerleri anlattı ve kendisine yemek yediren Türk'ü gösterdi. Kaşık pilav dolu, oğlumun ağzına kendi eliyle kaşığı uzatmıştı. Resmi de evimize astık. Oğlum hep o Türk aileden bahsetti. Dört yıl sonra çocuğum okulu bitirdi mezuniyet törenine beni davet etti. Türkiye'ye gidecektim. "Acaba Ermeni olduğumu bilseler, beni nasıl öldürürler, nasıl işkence yaparlar" diye hep düşünüyordum. İstanbul'a uçakla geldim, uçakta tanıştığım bir Türk "Ben otobüs terminaline gideceğim, beraber gidelim." dedi. Beraber Esenler Otogarı'na geldik. Beni otobüse bindirdi. Saçlarımı sarıya boyatmıştım, Türkler benim Ermeni olduğumu bilmesinler diye. Otobüste muavinin ikram ettiklerini hiç yemedim ve 16 saat otobüsten hiç inmedim. Otobüs terminaline geldim oğlumu gördüm korkum bitti, hasretim bitti. "Anne seni o bahsettiğim aileye götüreceğim." dedi, çok memnun oldum. Ertesi gün benim çocuğuma 'sen zayıfsın' diye zorla yemek yediren aileye gittik. Hepsi sarıldı tek tek bana. Ne kadar candan insanlardı; her biri bir şey ikram ediyordu. Şaşkına döndük. Resimler çektirdik. Evin hanımı yemekten sonra, "Siz bizim evimize ziyarete geldiniz. Aslında biz dostuz, bizi birbirimize düşürdüler." diyerek, bana bir altın kolye, bir altın yüzük ve küpe taktı. Ağlamaya başladım. 2008 yılı Haziran'ına kadar Türklere kinle nefretle yaşadığımı anladım. Evin hanımı ağlıyor, beyi ağlıyor, ben ağlıyordum; yerde miydik gökte mi? Neye uğradığımızı şaşırdık. Ertesi gün oldu, aynı eve tekrar gitmek istediğimi oğluma söyledim. Tekrar o eve yemeğe gittik, sevgi muhabbet iki katına çıkmıştı. Yine hediyeleşmeler oldu, neye uğradığımı şaşırdım yine. Başladık ağlamaya. Bir ay önce havaalanında başka bir şehre gitmek için bilet alıp beklemeye başladım. Birisi arkadan gözlerimi kapadı. Başka birisi de "Kim bu? Bil bakalım." dedi, Rusça. Hemen "Türk kardeşler." dedim. Gözüm açıldı, bizim Türk okulu müdürü ve küpe kolye hediye eden ve bizi evinde misafir eden Türk kardeşim vardı. Sarıldık birbirimize, yine ağlaştık. Küpeyi kolyeyi yüzüğü hiç çıkarmadığımı gösterdim. O da şaşırdı buna. "Nasıl bir fitneymiş, sizleri bizleri birbirimize düşürmüş. " dedim. Ağlaya ağlaya ayrıldık, ipek yürekli Türklerden... (Zaman, 2/7/2009)

Sizde yorumunuzu eklemek için tıklayın.
Yorumlar
Tüm yorumları görüntülemek için tıklayın.
Eyüp TUNCER - istanbul
11 / 10
Faşist kardeş anlamadan yazmışsın. Düşmanlıkların ne kadar boş olduğunu yazacağına yangına odun atıyorsun. Gürcü halkına yönelik bu sitede hiç bir olumsuz yazı çıkmadı. Yöneticilerin hataları halkları ne hale getiriyor sana bakınca çok net anlaşılıyor yazık...
açanba - istanbul
06 / 10
Faşist rumuzlu arkadaşa, Açıkçası yukarıdaki yazı ile yorumunuz arasında bir ilişki bulamadım. Bu sitede Gürcü düşmanlığı gibi bir olaya ne site yönetimi ne de okuyucular asla izin vermez. Gürcistan hükümetinin politikalarıyla Gürcü milletini özdeşleştirmek biraz cehalet olur. Lütfen yorumlarımızda insafsız olmayalım, önyargılarımızdan sıyrılıp bakmaya çalışalım.
fasist - ankara
01 / 09
kahrolsun Grcu fasiszmi!!! yasasin Abhaz Turk Ermeni ve Rus dostlugu ne ala ne ala ne guzel.. ne iyi... TC deki Gurculeri katledin hemen simdi...!!! bu site sahipleri alnindan operim. Sahi siz rus musunuz? ben ruslar severim, cok dindar ve durust insanalr yine de Kuzey kafkasyada ne buyuk iyilikler yaptilar ... yasasin Herkes Kahrolsun Gurculer!