Arama

Yeni yüzü ile Çeçenistan (I)
 
Hamdi Mert
Savaş, Ateş ve Kan üzerinde Yeşeren Mamure
Grozni: 08 Ekim 2009
     Eskiden "Şark İnsanı" diye bir model vardı.. Gördüğüne inanan; ne söyletilmek isteniyorsa onu söyleyen; ne gösterilmek isteniyorsa onu gören; kolayca yönlendirilen aferin budalası bir kolay insan..
Bir de "Şark Kafası" denilen tip vardı.. O da, Batalılıların bizim gibi ülkeleri gütmek için yetiştirdikleri işte o kolay insandaki kafa..
     "Şark Diploması", Doğu ülkelerini ve insanlarını kendi istikametlerinde yönlendirmek için Batılıların özel olarak yetiştirdikleri ajanlara bol keseden dağıttıkları icazetname ve naylon belgeler..
     Bütün bunların gerçeği de, uygulaması da, hatta dedikodusu bile "Doğu" medeniyetlerine bühtandır biliyorum ama, yakın geçmişte ve günümüzde "Şark" kafalı; "Şark" diplomalı şaklabanları da -yüreğimiz sızlayarak- hep gördük/görüyoruz..
      Seyfullah TüRKSOY’un oluşturduğu "İpekyolu" kuruluşu adına "çeçenistan"a davet edildiğimde -Rusya tarafına her seyahatımda olduğu gibi- bir Doğulu olarak beni daima rencide eden bu bilinçaltı gerginliği bir daha ve tekrar yaşadım.. Bize gösterilene mi inanacaktık, yoksa karşımıza çıkarılan boyalı yüzün arkasındaki hakikatlara mı?.
     Adı ile müsemma Sevgili Türksoy’un gerçekleştirdiği televizyon programlarında sunulan çeçenistan görüntüleri ve anlatılanlar doğru mu idi?. Yani Rusya’ya karşı çetin bir "Bağımsızlık Savaşı" veren çeçenistan halkı, "Sulh" masasına oturan yeni yöneticilerine uyarak ve silahlı cihadı bırakarak düze mi inmişti?. öyleyse, halleri niceydi?. Rus orduları tarafından talan edilmiş bu öksüz ülkede, ev sahiplerimizin sofralarında yiyip-içtiklerimiz -öksüz aşı yer gibi- boğazımızda düğümlenmeyecek mi idi ya rabbi?!.
     İtiraf edeyim ki, çeçenistan’a bir eski Sovyet tayyaresi olan "çeçen" uçağı ile uçarken, beynime hançer gibi saplanan bu kahredici duygular içerisinde idim..
BİR MAMUR üLKE
     Bağımsızlık adına koca Rusya ile tutuşulan iki yıkıcı savaşta kırılıp-dökülen çeçenistan’a inince bir "Ma’mur" ülke ile karşılaşacağınıza inanabilir misiniz?. Ben inanmakla inanamamak arasında gidip geldim..
     Sabah namazında "İlk Ezan"ı okuyarak açılışını yapacağımız camideki törene yetişebilmek için 4X4 ciplerden oluşan kervanla kanatlanmış uçarken, yatsı namazını kılmak üzere durduğumuz görkemli meydan bir gerçek "Rüya" gibi geldi bana.. Rengârenk ışıklarla aydınlatılmış birkaç yüz dönümlük alanın ortasında bizim Sultanahmet’i gölgede bırakan bir cami.. Bir yanında "İslam üniversitesi", hemen onun yanında "Başmüftülük" yani Diyanet.. Karşısında Büyükşehir Belediyesi, onun yanıbaşında Adliye binası.. Havuzlar, su kanalları, kanallar içerisinde danseden renk cümbüşü fıskiyeler.. Tek sıra mevzun ağaçlar ve çiçek serleri.. Burası başkent Grozni’nin şehir merkezi..
     Ertesi günlerde gördüğümüz aynı şaşırtıcı manzaralar.. Hastane, okul, köy.. Yollar, caddeler, sokaklar.. Yıldızlı oteller, çok katlı apartmanlar.. Branşında dereceler alan projeler.. İyi işleyen okullar, resmli daire ve kurumlar..
     çeçen geleneklerine göre inşa edilmiş özenli ve pırıl pırıl mezarlıklar.. Mezarlıklar arasına serpiştirilmiş şehit kabirleri ve mana büyüklerinin türbeleri..
     Cumhurbaşkanı Ramazan Ahmet Kadirov’un da izlediği rutin Kadiri zikir törenine katılan yüzlerce zakirdeki manevi heyecan ve onları izleyen keza her yaştan yüzlerce insandaki huşu ve huzurlu duruş..
     Asıl ölçü; rastladığımız insanların kılık-kıyafetleri.. Yüzlerindeki gerginlikten uzak rahatlık..
     Ziyaret ettiğimiz bir hastanenin 3’üncü kat penceresinin önünden geçerken dışarıdaki mahallenin sadelik, tertemizlik, tertip ve düzenine çarpılıp kalıyorum.. Dönüp dönüp, bir daha bakıyorum.. Hollanda’da gördüğüm iki katlı, üç katlı müstakil villalardan oluşan mahalleleri andırıyor.. Yanımdan geçen duygulu san’at ve düşünce adamı sevgili Yavuz Bülent BAKİLER’i durdurarak, duygularımı aktarıyorum: Dil ve beden dili ile söyledikleri benim duygusallığımı da aşıyor..
     Diyeceğim o ki, çeçenistan’ın barış dönemi yöneticileri savaşın yaralarını hızla sarmışlar; savaş, ateş ve kan üzerinde bir mamur ülke inşa etmişler/ediyorlar..
     Yeni yüzü ile çeçenistan’ı yazmaya devam edeceğim...
___________________

Sizde yorumunuzu eklemek için tıklayın.
Yorumlar
Tüm yorumları görüntülemek için tıklayın.
Hasan - Istanbul
13 / 10
Hala dağlardaki binlerce mücahit ve onları destekleyen halk neci o zaman? O gazeteciler neden öldürüldü? Fıskiye karşıtı oldukları için olmasa gerek. Böyle anılarını yazan kişiler gözlemlerini hiç bir şeyin bürümediği çıplak gözleriyle yapsalar daha iyi olur!! Hamdi Mertin gözünü fıskiye bürümüş heralde. Çeçen savaşı 500 yıldır devam ediyor! Saygılar!!