Arama

Çeçenistan´ın yeni yüzü (II)
 
Hamdi Mert
Savaş" ile "Barış"; "Cihad" ile "Teslimiyet" arasındaki ictihat furyasının fırtınaları içerisinde alabora olan bir ülke, nasıl olmuş da siyasi yönetimde birliği sağlamış; güleryüzlü/soğukkanlı bir sosyal dokunun ışıltılı nakışlarını bir bir örmüş; görenlere parmak ısırtan bir onarım ve inşa hamlesinin meyvelerini birkaç yıl gibi inanılmaz bir sürede almış ve Kuzey Kafkasya’nın parlayan yıldızı olmayı başarmış diye sormaz mısınız?.
Bu soruların savaş, kan ve acılarla yoğrulmuş kadroların tecrübe imbiğinden süzülüp gelen birden çok cevabı olsa da asıl, gerçek ve gerçekçi cevap, bütün istifhamların ve isticvapların düğümlendiği tek noktada odaklanır.. O da ülkenin simgesi haline gelen; halkı kendine inandıran ve peşinden sürükleyen baş yöneticidir.. Yani cumhurun başı..
HALKININ İçİNDE BİR CUMHURBAŞKANI
     "Hoca" soyundan gelen bir genç adam.. Ben bu aileye -okuyucularıma daha sıcak geleceğini düşünerek- "Kadirovlar" yerine "Kadiroğulları Ailesi" diyeceğim..
     4 kuşak geriye doğru gittiğimizde babası Ahmet Hacı Kadiroğlu önce çeçenistan Müftü yardımcısı, sonra çeçenistan Müftüsü (aynı zamanda Harp Divanı üyesi), daha sonra ise çeçenistan Cumhurbaşkanı.. Dedesi Abdülhamid Efendi ve büyük dedesi Abdülkadir Efendi, çeçenistan halkının cihad ve din duygularını saf ve berrak bir kaynaktan aldıkları durulukla besleyen ulu din alimleri.. 4’üncü kuşaktan dedesi İlyas Efendi ise, Kafkas Kartalı Şeyh Şamil’in esir alınması üzerine bir dağınık döneme giren Kafkas Türklüğünü manevi şemsiyesi altında ayakta tutan ünlü tasavvuf, din ve gönül adamı Kunta Haci Hazretleri´nin en yakın müritlerinden..
     Kendisi mi, kendisi de işte o silsilenin bugünkü mirasçısı..
     Camide kendine ayrılan yerde ve korumalarının arasında değil, safların arasında yetişebildiği yerde duruyor.. İmam işaret ettiğinde kaamet getirip, müezzinlik yapıyor..
     Namaz bitince kalkıp gitmiyor.. Tanıdık-tanımadık, yerli-misafir olabildiğince herkesin hatırını soruyor.. Ayakkabılarını taşıyan da, çeviren de yok.. Kendisi koyduğu raftan alıyor, kimseciklerin tefemesine ihtiyaç duymadan giyip halkın arasında yürüyüp gidiyor..
     Kafamızdaki öksüz çeçenistan gibi bir ülke için gerçekten de lüks ve görkemli bir at yarışında kendisini yakından izledim.. Bizler ve herkes, Türkiye’deki stadyumlarda alışılagelen anfi şeklindeki sıra sıra tahta banklar yerine zengin yiyecek ve içecekle donanmış masalarımızda otururken, ülkenin Cumhurbaşkanı, heyecanlı gençlerin toplandığı bölümde ve ayakta bütün doğallığı ile yarışın heyecanını yaşıyordu.. Heyecanının taştığı yerde ise tiki, "Allahü Ekber" nidası idi..
     Allahü Ekber!..
     Bir cumhurbaşkanına yakışıyor mu demeyin!. Kendisi de 33 yaşında bir cevan olan bu genç adam, nasıl camide cemaattan biri ise, spor alanında da yaşının gereğini yapan bir delikanlı idi..
     Kendisinden yaşlıların önünde ellerini kavuşturarak saygılı duruşunda duran; Kadiri zikir töreninde huşuun manevi deryasında adeta kaybolan; bir çeçen ulusunun türbesinde ellerini göklere açıp dua ederken gözyaşları yerleri ıslatan; sırtındaki sıradan montu, başındaki basit ve sade çeçen takkesi, her zaman mütebessim yüzü; daima gülen gözleri ile halktan biri..
     İşte okuyucularım adına izlediğim bir Cumhurbaşkanı!.
DEVLET YöNETİMİ BİR STRATEJİDİR
     Savaşı ve barışı ile "devlet yönetimi" bir stratejidir değil mi? çeçenistan’ın toplum önderleri ve yönetim kadroları bu stratejiyi yerli yerinde kullanmanın ufkunu yakalamışlar..
     Tercih ettikleri bu sulh döneminde Moskova ile olan iyi ilişkilerini bir kalkınma hamlesine dönüştürmeyi bilmişler.. öyle ki, kendileri gibi federe komşu ve kardeş ülkelere Moskova nezdinde aracı ve yardımcı oluyorlar..
     Genç Cumhurbaşkanı, Başkent Grozni’ye Babası Ahmet Haci Kadiroğlu adına inşa ettirdiği dillere destan ulu mabedin aynısını, Karaçay-çerkes kardeş ülkenin başkentine de kazandırmayı vaadetmiş.. İnanmayacaksınız ama, Türkiye’deki bir cami inşaatına da çeçenistan’dan maddi yardım göndermiş..
     Hz. Peygamber cihad da yaptı, sulh da imzaladı değil mi?. Yeter ki, cihadın gerektiği yerde teslimiyete, barışın gerektiği yerde amaçsız/maslahatsız kör döğüşe mahkûm olmayalım..
     Yeter ki, gerektiğinde kaçınılmaz hale gelecek "Cihad Ruhu"nu ayakta tutalım..
     Allah (c.c.) çeçen kardeşlerimizi mutlu kılsın!. Hayırlı yollarında daim; takıldıkları "şer"ler varsa, onları da hayra tebdil eylesin!.
     çeçenistan tespitlerimi yazmaya devam edeceğim...
_________________________________



Sizde yorumunuzu eklemek için tıklayın.
Yorumlar
Tüm yorumları görüntülemek için tıklayın.
Abrek - İstanbul
23 / 10
bkz: http://www.kafkasyaforumu.org/aktuel/224-ramzan-kadirovu-merulatrma-cabalarn-knyoruz